Bu son baharda Kuzey Amerika kıtası kadınların siyasette ses getirdiği ve devrim yaptığı bir yer olacak.
1 Ekim’de Meksika (lütfen İspanyolca konuşulduğu için Güney Amerika’da olduğunu sanmayın, Meksikalılar yanlış bilenlere tepkili oluyor) ilk kadın Cumhurbaşkanı Claudia Sheinbaum yemin töreninin ardından altı yıl sürecek görevinin başına geçecek.
Seçimlerde ilk defa seçilen bir kadın olan Sheinbaum aynı zamanda etnik olarak Latin olmayan bir lider.
Ailesi Holokost’tan kurtulan Litvanyalı ve Bulgar Yahudileri.
Kamala Harris ile benzerliği bu bakımdan çok ilginç…
Harris de ilk kadın başkan olmaya aday… Ailesi ise dünyanın iki farklı köşesinden (Jamaika ve Hindistan’dan) gelmiş…
Her iki kadın ülkelerinde, kendi şehirlerinde yerel yönetimlerde çok başarılı olmuşlar.
Sheinbaum, Mexico City’nin belediye başkanı idi.
Harris ise San Fransisco’da başsavcılık yaptı.
İki kadın görevleri süresince gösterdikleri başarıdan dolayı partileri içinde yükseldiler.
Harris ve Sheinbaum kendilerinden yaşça büyük devlet adamları tarafından yetiştirildi diyebiliriz…Obrador ve Biden tarihin yazılışında şüphesiz büyük rol oynadı.
Aynı kıtada bulunan bu iki ülkede seçimlerle alakalı bir husus çok dikkatimi çekti.
Trump’ın şiddet eğilimli sözleri ve tedarikli teşkilatlarının yarattığı gergin havanın yanı sıra Meksika’da Sheinbaum’un galip olarak çıktığı seçim sürecinde en az 34 bağımsız aday öldürüldü.
6 Ocak’ta Trump’ın tahrik ve çağrısıyla Washington’da yaşanan ayaklanmada ölenlerin, yaralananların, sakat kalanların hatta sonrasında intihar edenlerin olduğunu hatırlarsak ve Trump’a suikast düzenlendiğini de eklersek her iki ülkede seçimin sakin olmadığını ve olmayacağını görmek gayet mümkün.
Fakat Meksika’da geçen bu gergin süreç kazanması beklenen Sheinbaum’un yüzde 61 ile çoğunluğu alarak iktidar olmasına engel olmadı.
Harris ile Sheinbaum’un benzerlikleri hakikaten çok ilgi çekici. Son derece iyi eğitimli kadınlar.
Claudia Sheinbaum selefi Obrador’un aksine son derece iyi İngilizce biliyor. Berkley ve Stanford’da tahsil gördükten sonra doktorasını çevre bilimleri üzerine tamamlayıp bu konuda araştırmalarda bulundu.
Harris’in tahsili de Howard University, University of California, Hastings College’da ekonomi ve hukuk eğitiminin ardından başsavcı olarak San Fransisco’da polisin halka karşı orantısız güç kullandığı iddia edilen birçok davada sivillerden yana oldu… Hatta polislerin ve emniyet güçlerinin ona tepkili olduğuna dair de sayısız haber yapıldı.
Sheinbaum ve Harris’in gelecek planlarında da ortak özellikler var.
Evvela her iki kadın (kadın derken çok mutlu oluyorum ve tüylerim diken diken oluyor) orta sınıfı güçlendirmenin, yoksulluk ile mücadelenin en mühim konular olduğunu vurguluyor. Çevre konularındaki hassasiyetleri ise yine iki adayın ajandasında yer alıyor. Günümüzdeki enflasyon artışıyla mücadele etmek ve asgari ücret kazananların yaşam şartlarını iyileştirmek adına ücreti yükseltmek için de çalışmalar yapılıyor.
5 Kasım’da Amerikan seçimlerini Kamala Harris’in kazanması halinde Kuzey Amerika’daki iki komşu kadınlar tarafından yönetiliyor olacak.
Meksika ve Amerika ticaret konusunda birbirlerinin en büyük ortağı…
Trump’ın başkanlığında ‘Meksikalılar tecavüzcüdür’ gibi çirkin, ırkçı ve yalan içeren ifadeler ilişkileri biraz zedelemişti.
Ancak Harris’in de seçilmesiyle hem göçmen sorunu için daha insani çözümler bulunması adına, ekonomide yoksulluk ile mücadele ve orta sınıfın güçlendirilmesinin yanı sıra uyuşturucu kartelleri ile mücadelede Meksika ve Amerika müşterek çalışmalarda bulunabilecek.
Sheinbaum ve Harris’in iktidar olduğu ve el sıkıştıkları günü hayal ediyorum…
Bu bize de ders olsun…
Komşularla anlaşmak hem güvenlik hem huzurlu yaşamak bakımından elzem.
Hakaretamiz kelimeler kullanan muktedirlerin verdiği hasar tarihe geçer… Kimse kimsenin söylediğini unutmaz. Ayrıca kötü söz sahibinindir. Hukukun herkese lazım olduğunu hatırlamak ve kimsenin kanunların üstünde olduğunu düşünmesine dahi izin vermemek, halkın fakirleşmesi ile mücadele etmek gibi gayet temel ve insani projelerin ülkelerin istikbali için gerekli olduğunu biliyoruz…
Umarım Kuzey Amerika’daki bu iki kadın idealist ajandaları, insandan ve tabiattan yana programlarıyla herkese örnek olur…