Anne babaların 0-6 yaş arası çocuklarını büyütürken akıllarına gelebilecek 300 soruya dayalı bir kaynak kitap olan ‘300 Soruda Çocuğunuz Sizden Ne Bekliyor’ hakkında Ezgi Hotalak’ın Gazete Duvar için röportajından bir kesit.
* Şule Yazgan ve Onur Tuğçe Poyraz Fındık’la birlikte hazırladığınız kitapta bir bebeği büyütürken karşılaşılabilecek sorunlar konular halinde ayrılıyor. Her konuda onlarca soru yer alıyor. Peki, anne babaların en çok zorlandığı konular neler? Çocuğun hangi dönemi ebeveynler için daha sancılı geçiyor?
Dışarıdan bakan kişiler için ufak sayılabilecek bir sorun bile anne-baba için büyük endişe kaynağı ya da çözümü zor gözüken bir mesele olabilir. Özellikle ilk yıllarda anne-babaların tehlike sinyallerini algılama duyarlılığı yüksektir; yanlış yapmaktan, istemeden bir zarar vermekten endişe duyarlar. Hangi anaokuluna verelim, gece uyurken üstünü kaç kat örtelim, evden çıkarsak kaç saat, hatta dakika içinde geri dönmeliyiz, gibi konular gündemi öyle bir işgal eder ki… Çocuklarının gün be gün gelişimini, kazanımlarını kolayca gözden kaçırabilirler. Gelişimin sancılı olduğu dönemler genellikle gelişimin hızlandığı, anne-babanın neredeyse her gün çocuklarının yeni bir kazanımıyla karşılaştığı ve buna göre kendi tutum ve yaklaşımında değişiklikler yaptığı dönemlerdir.
Çocuğun gelişiminin baş döndürücü, kazanımlarının çok sayıda ve peş peşe olduğu ve olası aksiliklerin olumsuz etkisinin en yüksek olduğu iki ana dönem hangisidir deseniz, ilk 1000 gün ve ergenlik, derim. Neden? Her iki dönemde de, beyin gelişiminin hızı yüksektir, değişik beyin bölgeleri arasındaki alışverişi sağlayan bağlantılar oluşur. Çevre ile sosyal etkileşim beyin gelişim hızını etkiler. Küçük çocuk ile anne-baba arasındaki her bakışma, her konuşma, her dokunma ilişki kurma arzusunu besler, iletişim becerilerinin ortaya çıkmasını sağlar. Sevilmek, değer verilmek, kendini biricik hissetmek çocuğun zihninde başkalarına yer açabilmesine, başkalarını anlayabilmesine ve sevmesine olanak verir. İlişki ve iletişim kurma ömür boyu devam eden bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı karşılama için gereken becerilerin temellerinin oluştuğu başlıca dönem ilk 1000 gün ise, ‘gerçek’ hayatta pekiştiği, sınandığı başlıca dönem de ergenliktir. Bu kitapta ilk altı yıla odaklıyız.
Günümüzde anne-babalar çocuk yetiştirirken evhamlı davranıp çocuğun üzerine gereğinden fazla düşebiliyor. Bu durum da bazı hatalara yol açıp çocuk üzerinde geri dönülmez etkiler yaratabiliyor. Bu etkiler neler ve bunlardan nasıl kaçınılabilir?
Anne-babalığın dokusunda evhamlılık var; evham yersiz konuları dert etmeye sürüklediğinde, gerçek ihtiyaçları gözden kaçırmaya, karşılıklı ilişkinin tadını çıkartmaya engel olduğunda bir sorun olarak görebiliriz. Anne-babanın içinde olduğu ruhsal durumu etkileyen, gelecek kaygılarını pekiştiren toplumsal durumlar, örneğin savaş, yoksulluk, çocukların ihtiyaçlarını görmeyi zorlaştıracak, bazen de çocuklarını ‘kafaya takmaları’nı, yeterince ve gereğince ‘evhamlanmalarını’ önleyecektir. Evhamlanıyor olmak bir farkındalık getirebilir, özeni arttırabilir, eğer ve özellikle anne-baba birlikte dert ediyor, bu dertleri beraberce karşılıklı saygı içinde gidermeye aşmaya çalışıyorlarsa çocuklarına gösterdikleri özen ile hatırlanırlar, verdikleri şu ya da bu durum ile değil. ‘Zarar verir miyim acaba’ diye düşünen bir insanın zarar verme olasılığı oldukça düşük, üstelik. Şu gerçeği de hatırlayalım; yetişkinlerin çocukların yaşamının kalanını etkileyebilecek zarar verdikleri durumlar daha ziyade ihmal ve ihlalden kaynaklanır. Örneğin, çocuğu ‘yanlış’ okula yollamak ile okula yollamamak arasındaki farkta olduğu gibi...