Münazara

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
18 Eylül 2024 Çarşamba

Öğrencilik yıllarımda hiçbir zaman bir münazara takımında olmak istemedim. O yıllarda hem kendimizi ifade etme becerimizi geliştirmek, hem bir konu hakkında etraflıca araştırma yapmamızı sağlamak amacıyla ara sıra münazara aktiviteleri düzenlenirdi. Bir konu seçilir, kişilere hangi tarafı savunacağı seçtirilmez, öğretmen tarafından verilirdi. Böylelikle sadece kendi inanışlarına göre değil, kendilerine tam uymasa da önyargısız olarak bir konuyu araştırıp, savunma becerileri geliştirildi.

Okul yıllarında olan münazaralar -utanarak söylüyorum- bir sürü siyasetçinin günümüzdeki münazaralarına göre daha saygılı, daha bilgili, tutulan süreye daha uyarak ve sorulara daha net cevaplar verilerek geçerdi. Neredeyse çocuk yaşta yapılan savunmalar, günümüzde koca adamların laf yetiştirmesinden daha kaliteliydi. Ben toplum arasında konuşmayı sevmediğimden gönüllü olmadım ama, sunum yapmak zorunda kaldığım diğer dersler ve işler gibi yapmak zorunda kalsa idim, araştırılmış net cevaplar vereceğimden ve süreye sadık kalacağımdan eminim. Sinirlerime hâkim olabilir miydim, yaşamadan bilemiyorum. 

***

ABD Başkanlık Münazarası (Presidential Debate) 10 Eylül’de ABC Kanalı’nda yer aldı. David Muir ve Linsey Davis moderatörlüğündeki münazara, Türkiye saatiyle 11 Eylül sabah 4.00’e denk geldiğinden, canlı seyretmeyip, ertesi akşam YouTube’dan seyrettim. Politikayla çok ilgim olduğu söylenemez, sevdiğim de. Ancak 5 Kasım’daki seçimlerin sadece ABD’yi değil, tüm dünyayı hem ekonomik yönden hem de savaşlar açısından etkileyeceği kesin. 

 ABD eski Başkanı Donald Trump ve Başkan Vekili Kamala Harris’e her baktığımda, haklarında haberler okuduğumda, gerçekten ABD Başkanlığı için son iki kişi bu iki kişi midir diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Demokrat veya Cumhuriyetçi düşünce yapısından hangisine daha yakın olduğumu yazmayacağım çünkü bu yazı münazaranın bana hissettirdikleri hakkında.  Münazaranın içeriği için ABD politikasına çok daha hâkim yazarlar var. Onların alanına girmek istemem. ABD vatandaşı olmadığım, dolayısıyla seçmen olmadığım için de benim kime oy vermeyi (veya hiç oy vermemeyi) tercih edeceğimin hiç önemi yok, nasıl olsa fikrim sayılmayacak.

***

Sadece başkanlık münazarasının değil, okul çağında yapılan herhangi bir konudaki münazaranın bile kararsız insanlar için etkili olduğunu düşünürüm.  Oyunu Kamala Harris’e verecek olan zaten ona, Donald Trump’a vermeye kararlı biri ise zaten ona verecektir. Münazara bunu pek değiştirmez.  Münazaralar, ortadaki seçmenleri etkilemek içindir. Başarılı bir münazara mıydı? Bence hayır. Benim için başarılı bir münazara tuttuğunuz adayın baskın olması değil, merak ettiğiniz soruların cevaplanmasıdır. En merak ettiğim iki konuda, Harris’in ileri aylarda kürtaj söylentilerine karşı duruşu ve Trump’un Ortadoğu hakkındaki görüşlerine net bir cevap alamadım. Birini Harris yerine moderatör yanıtladı, öbüründe de Trump Harris’e odaklanmaktan, asıl soruya yanıt veremedi.

***

Politik görüşünüz ne olursa olsun, sinirlere hâkim olmak, karşı tarafın sizin sinirlendirmesine izin vermemek münazara öncesi en çok üzerine düşülmesi gereken konulardan biri. Diğerleri ise sorulan soruya cevap vermek. Seçmenin net cevaplar alabilmesi. İki taraf da kendini savunmaya odaklanınca, birçok konu cevapsız kalıyor. Hile karışmadan gerçek seçmenin seçtiği, sadece söyleyen değil, vaat ettiklerini gerçekleştirecek, ABD ve tüm dünya için hayırlı olacak kişinin devlet başkanı olması dileğiyle…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün