Bireysel vize serbestliği!

Zehra ÇENGİL Köşe Yazısı
24 Eylül 2024 Salı

Bambaşka iklimlere, sosyolojik özelliklere, nüfuslara sahip ülkeler gibiyiz hepimiz. İçimiz bazen sere serpe yaz, bazen karakış! Yüreğimizde öldürdüğümüz ve yıllar geçse de yaşattığımız pek çok kişi var.

Bu ülkeleri ve sınırları korumayı ne kadar becerebiliyoruz peki? Ülkemizin demografik yapısının değişmesinden, düzensiz göçmenlerden bahsederken kendi benliğimizi hakkıyla koruyabiliyor muyuz?

Üzerine en çok düşündüğüm konulardan biri de bu. Sınırlar nerede başlamalı ve nerede bitmeli? Çevremde insanlara ‘hayır’ demekten çekindiği için, kendisinden gereğinden fazla veren, bu sebepten üzüntüsü içten içe büyüyerek biyolojik olarak vücudunda bu acının etkisini gören örnekler var.

Bazı nezaket kuralları vardır, şahsen olabildiğince uymaya çalışırım. Mesela ast- üst ilişkisi. Yöneticim eğer arkadaşım değilse, onunla belirli bir mesafe ile iletişim kurarım. Uygun olmayan saatlerde acil bir durum yoksa aramam. En yakın dostlarımı ararken bile, önce mesaj atıp ‘Müsait olup olmadığını sorarım’. Neden derseniz, çünkü bana da öyle davranılmasını isterim. 

Tabii ki kredisi sonsuz olan ailem ve dostlarım hariç. Onlara da tam aksine beni sabaha karşı bile her koşulda arayabileceklerinin, iki elim kanda da olsa her daim yanlarında olacağımın güvencesini ve garantisini veririm.

Psikolojide sınırların, fiziksel, duygusal, zaman ve sosyal sınır olarak ayrıldığını görüyoruz. İnsanlarla ilişkilerimizi düzenlemek için çizdiğimiz sosyal sınırlar ise bunlardan en çok aşılanı. Bunun içinde aşırı samimi davranışlar, karşıdakinin hümanistliğini kullanarak kendisiyle ilgilenilmesine zorunlu kılmak gibi davranış biçimleri bulunuyor.

Biz bunlara izin verdiğimizde ne mi oluyor? Bir ülkeye herkes serbestçe girebildiğinde neler yaşanıyorsa aynısından. Dokumuz değişiyor, bizi yeterince tanımayan başka toplumların negatif enerjisi- karakteri bize geçiyor, çünkü alanımıza girmiş oluyor.  Üzerimize yeni yükler alıyoruz, kaygı ve stresimiz çoğalıyor, kendimize, ailemize ve sevdiklerimize ayırmamız gereken zamandan çalıyoruz- zamanımız eksiliyor. Eksilen bir zaman işteki motivasyonumuzu düşürüyor, kötüye giden bir iş aşktaki performansımızı düşürüyor, mutlu etmeyen bir aşk hayata küstürüyor… Zincirleme yıkım tamlaması.

Dolayısıyla ‘Dur’ demeyi bilmeliyiz, bilmeyenlere öğretmeliyiz. Kimse bizim sınırımızdan elini kolunu sallayarak geçmemeli. Hatta vize şartlarını da zorlaştıralım ki sadece kalifiye olanlar gelsin. Avrupa’dan neyimiz eksik?

**

Hobi olarak ex- aşkları stalklamak!

‘Saba Tümer’le Bu Yaz’ programının özel bölümünün konuğu İrem Derici, yine dobralığıyla gönlümüzü kazandı.

Bir flörtüyle tatlı tatlı otururken, eski sevgilileri hakkında soru aldığını anlatan Derici ‘Hepsini kronolojik sırayla, her gün stalkluyorum. Evlenenler, manitası olanlar oldu, hâlâ beddua ettiklerim var. Bir şey hissettiğim kalmadı ama hobi olarak devam’ itirafında bulundu.

İrem Derici dışında, sanat dünyasındaki isimler burnu yere düşse almaz modlarında takılıyor. Bu sebepten onun samimiyeti, yeteneğiyle birlikte dinleyicilere daha fazla geçiyor. Saydam olabildiği, sanatçılara verilen suflelerle hareket etmediği için özgün duruşu kesinlikle tebriki hak ediyor.

Gelelim stalk konusuna; yapmıyorum diyenin yalan söylediği kanaatindeyim. Kimimiz eski sevgilimizi, kimimiz bir sosyal ortamda tanışıp hayran olduğumuz bir kişiyi, kimimiz kocasını, kimimiz de ex aşkımızın yeni gözdesini… Stalk bir yaşam biçimidir ve sosyal medya da bize bu dedektifliğimizi cezbedecek malzemeler verir.

Israrla sizi eklemeye çalışan az takipçili hesapların ne olduğunu zannediyorsunuz? Bir kere bir insan cesur olsa kendi adı- soyadı açık hesabıyla sizi izleme talebinde bulunur. Fakat bunu yapacak kadar yürek yemiş bireyler maalesef ortamlarda pek de mevcut değil.

Peki, eski sevgili neden stalklanır? Çünkü eğer kötü ayrıldıysanız, eski sevgilinin siz hayatından çıktıktan sonra kötüye giden bir ivme yaşaması, sizi zihinsel olarak rahatlatıyor ve ‘Layığını buldu’ hissi yaşatıyordur. Bunlar ‘Hâlâ beddua edilenler’ kategorisinde değerlendirilir.

Bazen de birden aklınıza düşüverir ve iyi anılar yaşadığınız o kişinin nasıl olduğunu merak edersiniz. Kapanan defterlerin bir sayfasına bakmak da, sözlükten anımsayamadığınız bir kelimeyi okumak gibidir. Öğrenir ve geçersiniz.

Stalk yapmanın tek kötü yanı bir süre sonra bağımlılık yaratması olmalı. Yemekten sonra kahveyi, sigarayı nasıl ararsanız, o insanın profiline de öyle bakmak gelir içinizden. Sevgilisinin takip ettiği kişilerin bir tane daha yükseldiğini gören hemcinslerim beni anlayacaktır.

Takip etmekle elimize geçen ne derseniz o da tartışılır. Bazen gelecek olan fırtınaya hazırlanıp yağmurluğunuzu giyersiniz, bazen ise o yağmuru yemek ve kendine gelmek gerekir. Herkesin kendi seçimi.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün