Mucizeler zaman alır

Moris FRANSEZ Köşe Yazısı
25 Eylül 2024 Çarşamba

Spinoza’ya İngiltere Royal Society Genel Sekreterinden bir mektup gelmiş olduğu ve metninin aşağıdaki gibi olduğu söylenir:

“Mesih (Sabetay Sevi’den söz ediyor) gelmiş olduğuna göre, Yahudilerin, Filistin’e giderek, eski krallıklarını tekrar kuracakları söyleniyor… Bu, tabii ki bizi sevindirir ama konu hakkında, var ise, görüşünüzü öğrenmek isterim.

Ve Spinoza’nın yanıtının da şu olduğu rivayet edilir:

“İnsan işlerinden anladığım kadarıyla, Yahudiler, batıl inançlı (dinlerine bağlı) olmayı sürdürdükleri müddetçe, Filistin’e gidip eski krallıklarını tekrardan kurmaya güçleri olacak… Ama bu, bir Mesih’in trampeti arkasından gitmek biçiminde gerçekleşmeyecek…

Yahudi olmayanların düşmanlıkları o raddeye varacak ki, Yahudilerin başka çareleri kalmayacak… Ve Filistin’e giderek, krallıklarını kuracaklar.

xxx

Binlerce yıl dağınık ve siyasal güçten yoksun kalmalarına rağmen Yahudiler, antik çağların güçlü ulusları, Mısır, Asur, Babil, Yunan ve Roma halklarından daha dayanıklı çıktılar.

Spinoza’nın kehanetinden 300, politik Siyonizm’in babası Herzl’in ölümünden 50 yıl kadar sonra, Yahudi Halkı ‘kutsal’ topraklarda, devletini kurdu.

Herzl, Alteneuland adlı romanında, Yahudi devletinin silahlı bir gücünün olması gerekmediğini yazıyordu. Buna karşılık, revizyonist Siyonizm’in babası Jabotinsky ise, Araplarla barışın ufukta görünmediğini söylüyordu.

İsrail, kurulduğu günden beri barış yüzü görmediğine göre, belki de Jabotinsky haklıdır, diye düşünmeye meylediyorum. Yahudilerin kurmuş oldukları devletin başarısı, kimilerini büyüleyip ilham verdi, bölgedeki Arapları ise kızdırdı.

Arap uluslarının gücü, kalabalık olmalarından kaynaklanıyor. Yahudi ulusunun gücü ise, yaşamış olduğu travmalara dayanıyor… Ve gidecek bir yeri olmamasına.

Netanyahu’ya göre, Arap-İsrail çatışmasının nedeni, Filistin meselesi değil. Herhangi bir şeyin iyi anlaşılabilmesi için, önce nedeninin anlaşılması gerekir, diye düşünüyor, Netanyahu…

Neden olarak, insanın aklına işgal edilmiş topraklar ve ‘yerleşimler’ geliyor… Ama 1967 savaşından önce, ne işgal vardı, ne de yerleşimler. 1967’de, İsrail, adı üzerinde, 1967 sınırlarındaydı.

İsrail’in kuruluş ve bağımsızlık savaşı, bana göre, 1948’de başlıyor… Ve halen devam ediyor.

Netanyahu’ya göre, Arapların ilk düşmanca davranışı, İsrail kurulmadan önce, Arapların 1921’de bir göçmen pansiyonuna saldırmasıyla başlıyor.

29 Kasım 1947’de, BM Filistin’in Arap ve Yahudiler arasında paylaştırılmasına karar verdi. Araplar ret, Yahudiler kabul etti… Arapların reddetmesinin nedeni, bir Yahudi devletinin kurulacak olmasıydı… Filistin adı altında bir Arap devleti kurmak, henüz kimsenin aklına gelmiyordu.

Eğer Tel-Aviv ve Berşeva kentleri işgal edilmiş ve yerleşilmiş sayılmıyor idiyse, ortalıkta hâlâ ne işgal vardı… Ne de yerleşimler…

1967 savaşından sonra, Gazze ve Batı Şeria’daki işgale son verilmesi gerektiğini düşünüyordum… Yanılmışım.

Arap-İsrail çatışmalarının bitmesi, barışın tesis edilebilmesi için, Arap halklarının, İsrail’in bu topraklar üzerindeki tarihi hakkını ve bağımsız devletini tanımaları gerekiyor… Yahudilerin ‘başka yere’ gitmelerini değil.

Mısır ve Suriye’nin önderliğindeki Yom Kipur savaşından (1973) bu yana, İsrail’in nüfusu 2,5 misli arttı… Milli geliri ise 25 misli. Neyse ki İsrail, ekonomisini güçlendirmek -ve liberalleştirmek- için, komşularının kendisini tanımasını beklemedi1.

İsrail’in varlığını kabul edemeyenlerin derdi, Filistin meselesi filan değil. Araplarda ‘genel hava’, bağımsız bir Yahudi devletini tanımamak. İsrail devletinin, bu havanın geçmesini beklemesi gerekiyor.

İsrail’de demokrasi işliyor. Netanyahu hükümet kurdu… Hiç kimsenin, “Ben yalnız aşırı olmayan hükümetleri kabul ederim” deme yetkisi yok, demokrasilerde.

İsrail’i ‘sağcıların’ ya da ‘solcuların’ yönetiyor olması; ‘yerleşimlerin’ inşa ediliyor ya da yıkılıyor olmaları barış yapmaya niyeti olmayanlar için, fark etmiyor.

Diaspora -ve İsrail’de- bazı Yahudiler, “İsrail şunu da yapsaydı, belki barış olurdu diye düşünüyorlar”… Oysaki İsrail, ‘ağzıyla kuş tutsa’ karşı tarafın bunu görmek isteyeceği kuşkulu.

Ben Gurion, “İsrail’de gerçekçi olmak için, mucizelere inanmanız gerekir!” diyordu.

Belki bu savaştan sonra, bir mucize gerçekleşir… Ve Araplarla İsrailliler, sonsuza kadar barış içinde yaşamaya başlarlar.

(1) Birçok Arap-İsrail savaşından sonra: 1979’da Mısır; 1994’te Ürdün; 2020’de de BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan, İsrail’i tanıdı.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün