Pastırma ayazı

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ekim 2024 Çarşamba

Yaz ayları süresince Adalar genellikle çocuklar ve orta yaş üstü cennetidir. Yaz-kış yaşayanların çoğalmasının yanı sıra okulların açılmasıyla etraf büyük ölçüde tenhalaşır.

Eylül denizine doyamayanlar ‘son demler’ der. Kimileri ise “Roş Aşana’da burada mısınız, yoksa şehirde mi?” sohbetini sürdürür. Yanıt üç aşağı, beş yukarı aynıdır. “Torunlar şehirde, mecburen ineceğiz.”

Devir değişti, yaşam koşulları farklılaştı. Artık gençler büyüklere değil, büyükler gençlere uyuyor. Amaç, onların hayatını kolaylaştırmak. Böylelikle Ada’da bayram kutlama alışkanlığı, o süreçte çiçekçilerin şeffaf selofan kâğıdına sarılmış glayöl ve gül buketlerini evlere taşıma geleneği de yok oldu. Büyükada’da artık çiçekçi de kalmadı.

↔↔↔

Mayolar yıkanıp dolaba kalkmıştır. Önceki sezondan kalan bir – iki tane ‘ne olur ne olmaz’ diyerek şehre götürülür.

Sabah ve akşamları serindir. Gün içinde sıcak, tipik sonbahar havasına lodos karışır. Lodosun sonu ise mutlaka yağmurdur. Eskiler, “Lodosun gözü yaşlıdır” derdi. Şemsiye mevsimi başladı.

İstanbul havası değişkendir. Üç gün boşalan yağmurun ardından tekrar güneş açtı; hava sıcak mı sıcak. ‘Pastırma yazı başladı’ dendi. Oysa ‘pastırma yazı’, mevsim normallerinin üstünde ısınan ekim ayının ortası ile kasım başıdır. Gündüzleri sıcak, geceleri ise ayazlı hava durumudur. Pastırma yazına aslında pastırma ayazı dendiğini yeni öğrendim.

Çeşitli işlemlerden geçen pastırmanın iyi kuruması için nemi olmayan hafif ayazlı bir hava gerekiyor.

‘Pastırma ayazı’ zaman içinde halk ağzında, pastırma yazı olarak değişmiş.

↔↔↔

Roş Aşana ve Kipur ailelerin özellikle bir araya geldiği günlerdir.

İlk kez 2019’da Çin’de ortaya çıkan ve dünya geneline yayılan COVID-19 salgınıyla kutlamalar zoom üzerinden yapılmaya başlandı. Genç nesilden ne kadar çok kişinin yurt dışında yaşadığı gerçeğini o dönemde kavradım.

Bir zamanlar Türkiye’ye gelen Prof. Minna Rozen’i anımsadım. Osmanlı İmparatorluğu ve Balkan devletlerinde Yahudilerin tarihi konusunda uzmandı. Araştırmasının bir bölümünü mezar taşları aracılığıyla sürdürüyordu. İlk duyduğumda ürpermiştim. Oysa ölüm, yaşam kadar bir gerçek.

Şimdilerde vefat ilanlarındaki isimlere bakıyorum. Kimi soyadları bugüne kadar hiç duymamışım. Torunlarının adlarına dikkat ettiğimde, yaklaşık hangi ülkelere dağıldıklarını anlıyorum. Bunaun için istatistikçi veya araştırmacı olmaya gerek yok. Ekonomik koşullar, dünyanın her yerinde, ‘home office’ çalışma olanağı, kişilere özgürlük tanırken, demografik yapı ile kimi kavramların değişime uğramamasını diliyorum.

Hatima Tova.

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün