Öğrenme tutkusu

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ekim 2024 Çarşamba

Günümüz gençlerinin, bilgiye ulaşmak için kitaplardan çok tablet ve cep telefonlarının sağladığı olanaklara güvendiklerini görüyoruz. Elbette ki ben de bunlardan yararlanıyorum. Bunu da dönemler arasında bir kıyaslama yapmak ya da gençleri yargılamak için söylemiyorum. Yalnızca bir gerçeği vurgulamak istiyorum. Artık bu aygıtların yer almadığı bir hayat düşünülemez, ama kitapların yerini de korumak zorundayız.

Amerikalı motivasyon konuşmacısı ve yazar Leo Buscaglia, kitaplarında düşünsel gelişimini ailesine borçlu olduğunu söyler. Daha okul döneminde olsun, akşam sofraya oturduklarında babası o gün yeni bir bilgi olarak ne öğrendiğini sorarmış. Şayet anlatacağı bir şey yoksa ansiklopediyi açarlar, bilmedikleri bir konuyu ele alırlar, sonra yemeğe geçerlermiş. Genç yaşta başlayan bu öğrenme tutkusu, yazarın hiç peşini bırakmamış. 

Sokrates’e baldıran zehri hazırlanırken, ünlü düşünür flütle yeni bir melodi öğrenmeye çalışmaktaymış. Bunun ne işine yarayacağını sorduklarında, “Ölmeden önce bu melodiyi bilmeme!” diye yanıt vermiş.

Okumanın, araştırmanın, yeni bilgiler edinmenin bir yaşı olmadığını biliyoruz. Belki de beynimizi her zaman güçlü tutan bu öğrenme tutkumuzdur. Nitekim yaşam öykülerini okuduğum birçok büyük insanın, son soluklarını verinceye kadar süren çalışmaları, bu söylediklerimi kanıtlamaktadır.

Dale Carnegie, Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı kitabında, okurlarına şöyle diyor: “Bu kitaptan en iyi şekilde yararlanmak istiyorsanız, her kuraldan ve teknikten daha önemli, bir büyülü kural var: İnsanlarla anlaşma yeteneğinizi geliştirmek için etkin bir kararlılık ve şiddetli bir öğrenme tutkusu!”

Kendi payıma sürekli yeni bilgiler edinmeye çalışıyorum. Bunun için sürekli okuyorum, düşünüyorum, sorguluyorum. Görüyorum ki belleğimde kalanlar olsun yolumu aydınlatıyor, daha sağlıklı düşünmemi, hayata daha bilgece bakmamı sağlıyor. Özellikle günümüzde, bilim ve teknolojinin getirdiği olanaklar sınırsızca çoğalırken, ona sırtımızı dönmek, karanlıkta yol aramakla eşdeğerdir, diye düşünüyorum.

Ünlü Rus yazarı Dostoyevski, Ecinniler kitabında öğrenmenin başlı başına soylu bir tutku olduğunu söyler.

Bu tutku yeni bilgiler edinmekten keyif almamı sağlıyor. Ayrıca olumsuz tutkularıma gem vurarak olanaklarımla mutlu olabileceğimi görüyorum. Merakımı her zaman canlı tutabiliyor, hayallere yer açabiliyorum. Çevreme daha çok güven verebildiğimi, bu arada özgüvenimin arttığını biliyorum. Olay ve insanlara farklı pencerelerden bakabildiğimi, düşünce ve kararlarımda olasılıkları çoğaltabildiğimi, daha esnek olabildiğimi görüyorum.

Doğan Cüceloğlu, Derviş’in Aklı söyleşiler kitabında şöyle diyor: “Yaşamak demek, sürekli öğrenmek demektir. Öğreniyorsan yaşıyorsun; öğrenmiyorsan artık, bir ayağın öbür tarafta demektir.”

Descartes’a öykünerek şöyle diyebilir miyim?

Öğreniyorum, o halde varım!

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün