Yeniden başlasın

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
16 Ekim 2024 Çarşamba

Yaklaşık dört yıldır, başka birinin hayatını yaşıyor gibiydim. Durup dururken; başıma püsküllü bela gibi gelen bu hastalıkla baş etmek için uğraşmak, bu derde çare bulmak, çektiğim zorluklara çözüm yolları aramak -tıbbı geçtim- alternatif tıpta çare bulmaya çalışmak gibi farklı yollar arıyordum kendime…

Okulumdan; emekli olduktan bir yıl sonra ayrılmıştım. Demiştim ki kendi kendime, benden büyükler zamanı gelince ayrılmayı bilmişti, doğruydu da yaptıkları. Ayrıca ne diyordu Bensiyon, koltuklara yapışmamak lazım, onun sözünü de dinlemem lazımdı bir yandan. İçim öyle rahat ediyordu benim… Öyle de yaptım. Önce iyi geldi evde olmak… Kızımla, annemle, eşimle daha çok zaman geçirecektim, daha çok okuyacaktım, daha çok eğersiz yapıp sağlığıma daha çabuk kavuşacaktım filan…

Hiçbiri olmadı desem…

Başlarda olur gibiydi de sonraları… Bütün hesaplar, kimlikler, kişilikler; bana ait olan ne varsa hepsi karışmıştı kafamda. Kimseyle hayal ettiğim nitelikte zaman geçiremedim, yazamadım istediğim gibi, okuyamadım, gezemedim… Daha doğrusu, kafam karışmıştı ama ben bunun farkına kapıya sıkışıp düşüp, ameliyat olduktan sonraki altı haftalık süreçte varmıştım.

Hayatımda değişen tek şey, koltukta -mecburen- daha çok oturmamdı. Zaten rahatsızlık sebebiyle kendimi daha çok korumam da şarttı. Eee, o zaman? Daha az gezmek, derse filan gitmemek, arkadaşlarla buluşmamak gibi hiç bana uymayan bir şekilde yaşamaya başlamıştım resmen. En son ne zaman kendim için alışverişe çıkmıştım, en son ne zaman bir filme gitmiştim, yeni çıkan kitaplara bu köşe ihtiyacı dışında kendim için ne zaman sahiden bakmıştım, kayıptı zihnimde…

Kilo aldım ister istemez… Haftada iki gün eve gelen şahane bir kadın olan fizyoterapistim Çiğdem de olmasa hayatla bağlantım neredeyse hiç kalmamıştı… Allah’tan da kızım vardı tabii. Çok şükür ki o vardı da değişen ve geliştiğini iddia eden eğitim sisteminin ayrıntılarını takip edebiliyordum onun sayesinde… Okulumdan benden destek isteyen öğrencilere de ısrarla hayır, diyordum çünkü okuttuğum çocuklar henüz mezun olmamıştı, etik değildi altına imza attığım soruları bilirken onlara destek olmak… Öğrencim bir taneydi, o da rica minnet sonunda, çok sevdiğim için kabul ettiğim…

Sonuçta; kilo almış, az okuyan, çok uyuyan, alışveriş yapmayan, topuklu ayakkabılarının hayalini kuran, en güzel yaşlarında kim olduğunu neredeyse unutmanın eşiğine gelmiş bir kadın olarak yaşamaya devam ettiğimi fark ettim ki bunun adına depresyon diyordu psikologlar… Mideme bir şey olsa doktora gitmiyor muydum, bana göre ruhuma bir şey olmuştu, o zaman onu da iyileştirmeliydim. O zaman daha ciddi birinden destek almam lazımdı, ben de bir doktorla çalışmaya başladım. Bana bir danışma an’ımda, sizin hiçbir desteğe ya da ilaca ihtiyacınız yok; sizi iki şey ayakta tutmuş: Yaşama sevinciniz ve inancınız. Size bir şey soracağım ama bana doğru cevap verin olur mu, dedi.

Kimsiniz siz?

Düşündüm ve şöyle dedim: Anneyim, eş’im, annemin kızıyım, öğretmenim, yazar’ım, gazeteciyim…

“Hangi kimliğiniz ağır basar hayatınızda?”

Hiç düşünmeden; Nermin’in annesi olmak, benim en büyük hazinem… Ama ben öğretmenim, dedim.

O anda, bütün dünya aydınlandı sanki…

O anda; her şey, bana ait ne varsa geri geldi.

Bu sene, başka oldu hayat… Derslere geri döndüm hem de her günüm dolu olacak şekilde. Her hafta bir kitap bitiriyorum eskisi gibi... Arkadaşlarımla daha çok görüşüyorum. Alışveriş tutkum geri geldi ki bunu ekstrelerimden daha iyi anlıyorum. Nermin’le bile daha güzel zaman geçiriyoruz gibi geliyor bana…

Demek ki zamanın aldatmacasına kanmadan yeniden başlamak lazımmış kalınan yerden… Kim olduğunu hatırlamak, hayatı ziyan etmeden sevdiğin sokaklarda yeniden dolaşmaya karar vermek lazımmış…

Öyle de yaptım.

İlk iş, doktora gidip sağlam bir rejime başlamak oldu. Hemen MR’a girip yıllık kontrolü yapıp içimi de rahat ettirdim. İki ayrı platformdan; kişisel ve mesleki olarak gelişmek için şahane eğitimler almaya başladım.

Sonuçta; Tülay Gürler Kurtuluş, geri geldi.

O yaşama sevincim ve inancım için kendimi daha çok seviyorum şimdi.

Bilmiyordum, zaten içimde var olan bu iki değerin, günü gelip de bana ilaç olacağını…

O zaman en doğru şarkı artık benim için, Ajda’nın o bilinen şahane şarkısıydı: Yeniden başlasın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün