Kadın olmak bizim coğrafyada zordur. Üzerine yazarken ya da düşünürken de zordur. Ben de size rakamlardan yola çıkarak somut veriler, yapılan araştırmalar üzerinden yazayım dedim. İşte rakamlar… Türk kadını, Türk erkeği değişen dünya ve Türkiye düzeninde geleneksel rollerine nasıl konumlanacak? Ya da geleneksellik ne olacak? Kalacak mı? Kalmayacak mı? İnsanların yüze 80’inin kent merkezlerinde yaşadığı Türk insanı kent hayatına uyumlanmaya çalışırken, geleneksel dayatmalar, görünmeyen duvarlar yıkılacak mı? Kadın da erkek de kendini konumlayamamanın krizini, bazı şiddet ve vahşet dolu ruhlarsa kadınlarına işkence çektirmekte ya da onları katletmekte mi bulacaklar çözümlerini… İşte rakamlar, düşünün bakalım…
Türkiye nüfusunun yüzde 49,9’unu kadınlar, yüzde 50,1’ini erkekler oluşturuyor.
Türkiye’de kadınların çalışmasına yönelik olumlu algıda ise erkeklerle kadınlar arasında önemli bir uçurum bulunuyor. Buna göre, Türkiye'de kadınların toplamda yüzde 87’si ücretli bir işte çalışmayı isterken, kadınların ücretli bir işte çalışmasını destekleyen erkeklerin oranı sadece yüzde 62.
Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı yüzde 28 civarındayken, araştırmadan çıkan sonuçlara göre kadınların evlendikten sonra çalışmaması gerektiğini düşünen erkeklerin oranı yüzde 25; bunu düşünen kadınların oranıysa yüzde 14. Yani kadınların yüzde 86’sı evlendikten sonra çalışmak istiyor.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2022’de kadın nüfus 42 milyon 575 bin 441 kişi, erkek nüfus 42 milyon 704 bin 112 kişi oldu. Diğer bir ifadeyle, nüfusun yüzde 49,9’unu kadınlar, yüzde 50,1’ini ise erkekler oluşturdu. Kadınlar ile erkekler arasındaki bu oransal denge, kadınların daha uzun yaşaması nedeniyle, 60 ve daha yukarı yaş grubundan itibaren kadınların lehine değişti. Kadın nüfusun oranı, 60-74 yaş grubunda yüzde 52,2 iken 90 ve üzeri yaş grubunda yüzde 72,4 oldu.
En az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı yüzde 87,3.
Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı sonuçlarına göre en az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranının 2008-2021 yılları arasında arttığı görüldü. En az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve daha yukarı yaştaki bireylerin toplam nüfus içindeki oranı, 2008 yılında yüzde 81,1 iken 2021’de yüzde 92,1 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2008’de en az bir eğitim düzeyini tamamlayan 25 ve yukarı yaştaki kadınların oranı yüzde 72,6, erkeklerin oranı yüzde 89,8 iken bu oran 2021’de ise kadınlarda yüzde 87,3, erkeklerde yüzde 97,1 oldu.
Yükseköğretim mezunu olan 25 ve yukarı yaştaki kadınların oranı yüzde 20,9 oldu.
Yüksekokul ve fakülte, yüksek lisans ve doktora mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranı, 2008 yılında yüzde 9,8 iken 2021’de yüzde 23,0 oldu. Bu oran cinsiyete göre incelendiğinde, 2008 yılında yükseköğretim mezunu olan 25 ve daha yukarı yaştaki kadınların oranı yüzde 7,6, erkeklerin oranı yüzde 12,1 iken bu oran 2021’de kadınlarda yüzde 20,9, erkeklerde ise yüzde 25,1.
Yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 67,6 oldu.
Hanehalkı işgücü araştırması sonuçlarına göre 2021’de 15 ve yukarı yaştaki işgücüne katılma oranının yüzde 51,4 olduğu görüldü. Bu oran kadınlarda yüzde 32,8, erkeklerde ise yüzde 70,3 oldu.
İşgücüne katılma oranı eğitim durumuna göre incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görülüyor. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 12,8, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 25,3, lise mezunu kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 32,5, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 38,5 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılma oranı yüzde 67,6.
Aile yapısı araştırması sonuçlarına göre 2021’de kadınların çalışması ile ilgili bireylerin algıları incelendiğinde, kadının çalışması ve sosyal hayata katkı sağlamasının değerli olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 82,6 olurken, kadınlara göre bu oran yüzde 85,6, erkeklere göre ise yüzde 79,5 oldu. İnternet kullanan kadınların oranı yüzde 80,9, internet üzerinden ürün siparişi veren ya da satın alan kadınların oranı yüzde 42,7. Çağa da uyumlanmış görünüyor Türk kadını….
Ama, kadınların yüzde 30,4'ü yaşadığı çevrede gece yalnız yürürken kendini güvensiz hissederken bu oran erkeklerde yüzde 13,0.
Rakamlar hiç fena değil ama çağa uyumlanamayan ya da yerini bir türlü bulamayan Türk erkeği sorunu var. Toplumsal kültürün içinde yoğrulurken hissettiklerimiz var. Türkiye’de erkek ataerkil ve hep kazanan olmak zorunda kadından bu beklenti yok bir kadına loser diyemezsin ama erkeğe diyebilirsin. Erkek ya olamazsa! Ailenin umudu olamazsa! Sistem erkeği kayırdığı kadar yük de veriyor. Erkeklerin sorunlarını konuşamadığı ataerkil baskılarla dertlerini anlatamadıkları mesela ‘bir kadınla ilişki kurmak konusunda zorluklarım var’ diyen bir Türk erkeği görebilir misiniz? Eskiden erkeğin yaptıklarını şimdi devlet yapıyor sosyal kurumlarıyla…
O geleneksel roller kırıldı Türk erkeği ve Türk kadını o geleneksel rollerin yerine ne koyacak?