Süeda Hanım

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
16 Ekim 2024 Çarşamba

“Eylül gibi seviyorum seni” dedi.

“Nasıl” diye sordum.

“Çünkü eylül güneşi tenini yakmaz,

Yağmurları seni üşütmez, ılık olur eylül rüzgârları

Denizleri hafif dalgalı, akşamları serin olsa da, bir çay tadımlığındadır ısınması…” (…) N.H.

Herkesin bir sonbaharı vardır. Kimine hüzün, kimine huzur ve dinginlik verir. Ben sonbaharı hep sevdim. Sonbaharı hüzünlü hikâyelerine rağmen çok sevdim.

↔↔↔

Eylülün son günleriydi. Büyükada’da eşimle Alpaslan’ın deniz tarafındaki dar toprak yoldan Maden’e çıkan dik yokuşa doğru yürüyorduk. O güzergâhta birbirinin eşi, denize iskelesi olan 8-9 ev bulunurdu. Bahçe düzenleri neredeyse aynıydı. Yemyeşil çimenlerin orta yerinde kocaman palmiye ağaçları vardı. Denizden geçen tekneler için simge gibiydi o ağaçlar. “Alpaslan’a geldik” derlerdi.

Zaman içinde belediye, ‘sahiller halka açıktır’ projesini başlattı. O sıradaki evlerin bahçeleri ölçüldü. Denize doğru uzanan arsa payının yasal olmadığı söylendi ve palmiyelerden sonraki kısımlar telle çevrelendi. Bahçeler küçüldü, evlerin denize inen iskeleleri yıkıldı. Alınan arazi bir süre boş kaldıktan sonra ruhsuz bir bina inşa edildi. Şimdiki Su Sporları Kulübü böyle ortaya çıkatı.

Sonra ne oldu? Tabii ki proje yürümedi; sahiller halka açılmadı. Su Sporları ilk açıldığında amaçlardan biri Ada çocuklarının kışın kapalı havuzdan ücretsiz olarak yararlanmalarıydı. Uygulama ne kadar sürdü bilemiyorum. Ancak kulüp fahiş fiyatlara yeni üye almaya devam ediyor.

↔↔↔

Çocukluğumda, sonra da tesadüfen aile sahibi olduğumda o palmiyeli evlerin birinde uzun yıllar kiracı olarak oturdum.

Ev sahibimiz Süeda Hanım ile Muammer Bey Manisalıydı. Varlıklı insanlardı ve de son derece mütevazı bir yaşamları vardı. Büyükada’daki evin orta katında kendileri, diğerlerinde ise oğulları yaşardı. Çocuklardan biri Ada’ya gelmekten vazgeçince boşalan bahçe katında uzun süre kiracı olarak yaşadık.

Muammer Bey, eskilerin, ‘sözü senettir’ dedikleri bir tüccardı. Sultanhamam’daki üç katlı iş yerini Mimar Edmond Sarfati inşa etmişti. Muammer Bey binanın sağlamlığından gurur duyar, her vesilede, ‘Etnan Bey’ diye hitap ettiği rahmetli Edmond Sarfati’den övgü ile söz ederdi.

↔↔↔

Gerçekte aileyi bir arada tutan Süeda Hanım’dı. Çok akıllı, pratik zekâlı bir kişiydi. ‘Okutsalardı kim bilir ne olurdu?’ diye içimden geçirirdim. Çocukları büyüdükten sonra kurslara gitmiş, kendini eğitmişti. Türk-Amerikan Kültür Derneği’nin faal bir üyesi, aynı zamanda bir hayırseverdi. Gençlerin eğitimine önem verir, her yaz Çocuk Esirgeme Kurumu’nun çocuklarını evine davet eder, denize girmelerini sağlar, küçük hediyelerle yolcu ederdi.

Gel zaman git zaman önce Muammer Bey, sonra Süeda Hanım vefat etti. Ada evi ortanca oğullarına kaldı. Bazen yolda rastlar, sohbet ederdik.

Eylül sonunda Alpaslan’la Su Sporları’nın arasındaki dar toprak yoldan geçerken evin önünde durduk. Bahçe bakımsız, ev ise dökülüyordu. Sokağı süpüren komşu bahçıvanı görünce, “Orta kattaki bey gelmiyor mu?” diye sorduk. “Abiyi huzur evine yatırdılar. Annesi gibi Alzheimer olmuş. Kızı geldi, evi boşalttı. Bir anı fotoğrafı bile almadılar” dedi. İçim burkuldu.

Hüzünlü bir hikâye ile bitti eylül. Yine de sonbaharı seviyorum.

Sağlıkla kalın.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün