Trump'ın söylemleri ABD'yi nereye götürüyor?

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
23 Ekim 2024 Çarşamba

ABD’nin Pennsylvania eyaletinin Latrobe şehrinin havalimanında, geçtiğimiz günlerde bir miting konuşmasında siyasi liderimiz şu sözleri sarf edecek kadar siyasetin nerelere alçalmış olabileceğini kanıtlayacaktı:

“Biliyorsunuz bu bölgenin en ünlü golf oyuncusu Arnold Palmer’di ve maalesef 2016’da hayatını kaybetmişti. Öyle bir insandı ki tam bir erkekti. Güçlü ve sert, tam bir erkekti. Söylemekten çekiniyorum ama gerçeği söyleyeyim yine de: Bu güçlü erkek, diğer oyuncu arkadaşlarıyla oyundan sonra duşa girer, onu çıplak gören herkes, ‘aman Tanrım, inanılmaz’ derdi. Öylesine tam bir erkekti yani.”

Liderimizi dinleyen yüzlerce kişi biraz da olumsuz ve utangaçlık içinde bir reaksiyon gösterince, onlara şöyle diyecekti: “Bu duş kısmını size anlatmalıydım, çünkü gerçek bir durumdu. Size başka ne diyebilirim ki? Dürüst olmak zorundayız!”

Sonra da bel altı hikayesinden hızını alamayacak ve iktidara de laf atacak,

Dört yıl boyunca dokundukları her şey bize bok olarak geri döndü” dedikten sonra siyasi rakibi için de “Millet artık sana dayanamıyor çünkü sen boktan bir başkan yardımcısısın. Artık kovuldun, cehenneme kadar yolun var” sözlerini sarf edecekti, kadınların ve çocukların da olduğu bir miting alanında…

Evet, tahmin ettiğiniz gibi bu sözlerin sahibi maalesef şirazesi iyice kaymış olan Donald Trump’tı. 

Trump, ABD tarihinde öncesi hiç görülmediği kadar siyasi terminoloji ve davranış biçimi bağlamında bazen kaba, bazen cinsiyetçi, bazen eril ve artık da belden aşağı espri ve atıflarda bulunmakta hiçbir sorun görmemekte, hızını alamamaya başlamış durumda.

Donald Trump, ABD başkanlık seçimlerine 13 gün kala, nedeni tam anlaşılmayan şekilde agresif ve rakip kanadı ABD siyaseti teamüllerine aykırı bir şekilde kötüleyen, itibarsızlaştıran biri haline gelirken, rakiplerine gayri insani bir şekilde itibar suikastı yaparak siyasi etik kuralları yerle bir etmiş durumda.

Rakiplerine, ‘aşırı sol haydutlar’, ‘haşere gibi yaşayanlar’, ‘parazit muhalefet’, ‘iç düşmanlar’, ‘radikal sol deliler’ veya ‘hastalıklı insanlar’ demekten çekinmezken, ülkeye giren göçmenleri de, ‘ülkenin kanını zehirleyenler’ veya ‘kötü genlere sahip olanlar’ şeklinde tanımlıyor.

Bu retorik, elbette popülist politikalarının ötesinde ülkenin vatandaşlarını ötekileştiren, bölen ve kutuplaştıran kodlara sahip çok tehlikeli bir yaklaşım. Diğer taraftan göçmenlerle ilgili söylenenler tipik ırkçı bir söylemi barındırıyor. Amerika tarihinde hiç olmadığı kadar atipik ve ABD’nin kurucu değerlerine tamamen ters bir söylem. Siyasi analistlerin çok yerinde saptadıkları gibi içerde bölücü, dışarda ırkçı kodlarla dolu bu söylem dünya tarihinde büyük yıkımlara neden olan ünlü diktatörlerin sözlerine çok benzemekte.

Umalım ki Trump seçimi kazanırsa bu retoriği, sadece seçimleri kazanmak hedefinde, kimi vatandaşların korkularını sömürmek ve bu nedenle onlardan oy almak için tutturmuş olsun. Aksi takdirde ABD Anayasasına tamamen aykırı bu tutum ve söylemin ülkede büyük bir kaosa neden olma olasılığı kuvvetle muhtemel hale gelecek. Trump taraftarlarının 2020 seçim sonuçlarını kabul etmeyerek başarısız bir mini darbe yaptıklarını da göz önüne alırsak, seçimlerden sonra kazansa da kaybetse de Trump’ın, taraftarlarını ne şekilde yönlendireceği önemli ve çok merak edilir bir soru haline gelmiş durumda.

***

5 Kasım’da yapılacak Başkanlık seçimleri ABD tarihinin en önemli seçimleri olma yolunda. Farklı kaynaklarca yapılan anketlerde seçimlerin sonucunun bıçak sırtında olduğu görülüyor. Ülke genelinde Kamala Harris’in yüzde 1-2 daha fazla oy alacağının öngörülmesi onu başkan olmaya yeterli kılmıyor zira ABD Başkanlık seçimlerinin sonucunu eyaletlerden seçilecek toplam 538 delegenin oyları belirleyecek. Burada belirleyici olan, eyaletlerde (2 eyalet hariç) çoğunluğu alan adayın o eyaletin tüm delegelerinin desteğini kazanıyor olması. Bu nedenle ülke çapında en fazla oy alan değil de en fazla delegeye sahip olan aday başkan seçiliyor.

Bu sistemde seçimi en fazla etkileyen, ‘salıncak eyaletler’ şeklinde tanımlanan yedi eyaletteki sonuçlar olacak. Zira diğer eyaletlerde yaşayan oy verenlerin tarihi olarak Cumhuriyetçi veya Demokrat olmaları neredeyse hiç değişmiyor. Lakin Michigan, Nevada, Wisconsin, Pennsylvania, Kuzey Carolina, Georgia ve Arizona eyaletleri seçimden seçime farklı eğilimler gösterdiği için 5 Kasım’da bu eyaletlerin tercihi tüm ülkenin başkanını belirleyecek.

Bu nedenle her iki aday da tüm seçim çalışmalarını bu eyaletlerde yürütüyor.

Seçim kampanyalarında Harris’e en büyük yardımı eski Başkanlardan Obama miting miting dolaşıp konuşma yaparak verirken, Trump’ın en büyük destekçisi ise Tesla ve Twitter (X) şirketlerinin sahibi Elon Musk olmuş durumda. Twitter gibi çok büyük bir propaganda aracını alabildiğince Trump için kullanan ve platformun algoritmalarını Trump’ın lehine algı yaratmak amacıyla yönlendiren Musk aynı zamanda Trump’ın seçim kampanyasının en büyük bağışçısı olmuş durumda.

Bir zamanlar Demokrat olan, yüksek eğitimli, liberteryen ve parlak bir zekaya sahip Musk’ın neden Trump gibi popülist birini desteklediği sorusuna kimi çevreler Trump’ın, onun teknolojik icatlarına bürokratik engel yaratan müesses nizamın kimi kurucu yapılarını lağvedebileceği ve böylelikle Musk’ın önünü açabileceği olarak cevap veriyorlar.

Kamala Harris ise kimi çevrelerce karizması eksik bulunurken, kürtaj meselesinde kadınların oyunu Trump’a göre çok daha büyük oranda alabileceği gerçeği onu biraz daha avantajlı gösteriyor. Ancak Trump’ın da göçmen politikalarındaki yaklaşımı Harris’e göre konumunu daha avantajlı kılıyor.

***

ABD seçmeni tüm dünyayı derinden etkileyebilecek kararını yakında verecek.

Seçmen, “Merkez bankası başkanı ne yapar ki, ayda bir ofisine gelir, faiz için yazı tura atar sadece” veya miting esnasında, “Sıkıldım artık biraz müzik dinleyip dans edelim” diyen Trump’ı mı, yoksa, klasik bir başkan adayı profili çizen, karizması eksik, Biden’dan daha farklı ne yapabileceğini açıklamakta zorlanan, progresif -solcu tabanı için İsrail meselesinde dengeyi tutturmaya çalışırken kimseye yaranamayan Harris’i mi seçecek, pek yakında göreceğiz.

Koskoca ABD’de her iki taraftan da dişe dokunur adayların ortaya çıkmaması ise ülke için tarihi bir trajedi olsa gerek…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün