Maddi varlıklara sahip olmak elbette çok önemlidir. Ancak zenginliğin ne kadar önemli manevi zorluklara yol açtığını hepimiz biliriz. Çoğu durumda disiplinli, çalışkan ve değer bilen çocuklar yetiştirmeyi zorlaştırır. Kişinin servetini kibirli ve gururlu bir şekilde gösterme dürtüsüne direnmek zordur. İnsanlar zengin bir kişiyi kıskanır ve birçoğu kendi çıkarları için arkadaşınız olmaya çalışır. Birinin dini gelişimine odaklanmak zordur çünkü para pek çok dikkat dağıtıcı şeyin ve pek çok olasılığın kapısını açar.
Ancak istisnasız olmak üzere herhangi birimize birkaç milyon dolar teklif edilse, bunu hiç düşünmeden kabul ederiz. Muhtemelen kendimize, zorluklarla başa çıkabildiğimizi, değerlerimizin ve inançlarımızın, yeni keşfedilen şansımızın bizi maruz bırakacağı cazibe ve ayartmalara direnecek kadar güçlü olduğunu, ilkelerimize sadık bir şekilde takip etmek için gereken her şeye sahip olduğumuzu söyleriz. Ancak kâinatın yaratılışından beri bunun çok da doğru olmadığını biliriz.
Bunu aklımızda tutarak, Bereşit peraşasında yer alan en anlaşılmaz olaylardan birine bakmak gerekir. Adam ve Hava nasıl olur da Tanrı emrine karşı gelerek yememeleri gereken bir meyveyi yemişlerdir.
Adam ve Hava, insanlık tarihinde doğrudan Tanrı tarafından yaratılan yegâne insanlardır. Onlar saf ve tertemizdir. Bu kadar yüksek manevi bir seviyedeyken Tanrı’nın emrini ihlal etmeleri nasıl düşünülebilir? Eğer herhangi birimize, bir bahçedeki meyvelerin bazıları dışında tüm meyvelerinden yararlanabileceğimiz söylense, mutlaka itaat ederdik diye düşünürüz. Acaba biz olsak bu emre itaat eder miydik diye kendimize sormamız gerekir.
Madregat Ha’adam adlı kaynak buna bir açıklama getirir. Adam ve Hava bu meyveyi yediklerinde başlarına geleceklerin farkındadır. Bu meyve, kendilerinin ve tüm insanların sonsuza kadar direnmek zorunda kalacağı cazibe ve eğilimleri ortaya çıkarmıştır. Ancak bu mücadelenin onları daha da yukarılara taşıyabileceğinin farkındadırlar. İnsan olarak eğer cazibelerimize direnmeyi başarırsak, olumsuz eğilimlerimize karşı bu mücadeleyi kazanırsak, o zaman bu mücadeleyi vermeyen, meleklerden daha büyük bir seviyeye yükselebiliriz. Adam ve Hava bunu bu seviyeye erişmek için isterler. Ancak amaçları çok yüksek bile olsa yaptıkları yanlıştır.
Farklı bir anlamda Adam ve Hava haklı kabul edilebilir. Çünkü insan olarak manevi zorlukların üstesinden gelebilecek güce sahip olduğumuz açıktır. İnsan olarak düşündüğümüzden daha güçlüyüz. Önümüze büyük engeller çıksa bile harika şeyler başarabiliriz. Adam ve Hava yanlış seçim yapsalar da karşılaşılabilecek manevi zorlukların üstesinden gelebileceklerini bilmekteydiler.
Gelelim günümüze. Bayramları tamamladık ve günlük yaşamımıza geri dönüyoruz. Hedeflerimize ulaşmak, sorunlarımızı çözmek için çalışmamak için artık hiçbir mazeretimiz yok. Her birimiz bir şeylerle mücadele ediyoruz ve şimdi her ne olursa olsun bu zorluğun üstesinden gelmeye odaklanmanın zamanı geldi.
Unutmamamız gerekir ki, zorluklarla baş edebilecek yeteneğe sahibiz. Bayramları kutladığımız süreç bizlere manevi anlamda güç vermiştir. Farkında olsak da olmasak da son bir ayda kendimizi biraz daha büyütmüş ve manevi anlamda yükseltmiş olmalıyız. Uykudan uyanmış ve dirilmiş gibi hissetmeliyiz.
Şimdi bahaneleri bir kenara bırakıp işe koyulmaya başlamak gerekir. Hepimiz hayatımızın hangi kısımlarının düzeltilmesi gerektiğini düşünelim ve bunları düzeltmeye kendimizi adayalım. Şimdi ve her zaman kendimize bunları düzeltecek ve şu anda yürüttüğümüz savaş ne olursa olsun kazanacak kadar güçlü olduğumuzu hatırlatalım.