Kimi arkadaşım, deneme konularını nereden bulduğumu sorduğunda ya hayatın içinden, ya da okuduğum kitaplardan, diye kısaca yanıtlamaya çalışırım. Bazen bir konunun ansızın beni bulduğunu, bazen de bir konu arayışına girdiğimi söylerim. Aslında anlatmak istediğim bu arayış kadar, denemeye son noktayı koyuncaya değin süren düşünsel yolculuğun, benim için en keyifli anlar olduğudur. Elbette ki herkes gibi yayımladığım, paylaştığım bir yazının beğenilmesini isterim, ama salt bu amaçla yazdığımı söyleyemem.
Söz arayıştan açılmışken…
Düşündüğümüzde, her birimizin yaşamı birer arayış öyküsü değil midir?
Aradıklarımız, bulduklarımız ya da bulamadıklarımızla, geçmiyor mu hayatımız?
Dünyaya gözümüzü açtığımız andan başlayarak, yaşamın her alanında sürekli bir devinim içerisindeyiz. Bedensel ve düşünsel gereksinimlerimizi karşılama, daha iyiye ve güzele ulaşma çabasıyla arıyor, araştırıyor, belki de kendimizi aşmaya çalışıyoruz. En azından beslenebilmek, varlığımızı sürdürmek, hayata tutunabilmek için bu adımları atmak zorunda kalıyoruz.
Horasan’dan Anadolu’ya seyahat eden bir veli, rastladığı ilk dervişe burada nasıl yaşadıklarını, ne yaptıklarını sormuş. Derviş, bulunca yeriz, bulamayınca da dua ederiz, demiş. Bu söz üzerine veli, bunu Horasan’da köpekler de yapar, biz bulunca dağıtır, bulamayınca da ararız, diye yanıt vermiş.
Arayışımız mutlaka bir amaca yönelmiş olmalıdır. Yoksa hedefimizi belirlemeden yola çıktığımızda, karşılaştığımız her kavşakta umutsuzluğa düşebiliriz. Herman Hesse, Siddharta adlı kitabında şöyle diyor:
“Bir kimse arıyorsa, gözü aradığı şeyden başkasını görmez çokluk, bir türlü bulmayı beceremez, dışarıdan hiçbir şeyi alıp kendi içine aktaramaz, çünkü aklı fikri aradığı şeydedir hep, çünkü bir amacı vardır, çünkü bu amacın büyüsüne kapılmıştır. Aramak, bir amacı olmak demektir. Bulmaksa özgür olmak, dışa açık bulunmak, hiçbir amacı olmamak.”
Amaçsız kalmak beni her zaman korkutmuştur. Yolun sonuna gelmişim gibi… Önemli ya da önemsiz, mutlaka önümde yapacak bir işim olmalı; sorular, sorunlar ya da belirsizliklerle de olsa yarını heyecanla beklemeliyim. Yeni bir günü, yeni bir arayışın başlangıcı olarak görebilmeliyim.
Kimi zaman sorularla kendimizi kışkırtıyor, bir yanıt bulamasak da hayatın anlamını sorgulamaya çalışıyoruz. Hedefe ulaşmamız önemini yitiriyor, bu arayış yolculuğunda yalnızca mutlu oluyoruz. Hele bulamayacağımızı bilerek sürekli aramak, nasıl bir bilgelik sevgisidir ki, ancak sınırlı sayıda insan buna erişebilmiştir. Buna karşın bu yolda, kimimiz bilinçli olarak, kimimiz de bilinç dışı yürüyoruz, koşuyoruz, arada dinleniyoruz, sonra yeniden yola düzülüyoruz. Son soluğumuzu verinceye kadar!
Hayatın tüm olumsuzluklarına karşın amaç mutlu olmaksa… Bu amaç dışında her şeyin, önem sırasındaki yerini her zaman sorgulayabilmeliyiz.