Khalistan rüyası sürüyor

Hayati MOLİNAS Köşe Yazısı
30 Ekim 2024 Çarşamba

Hardeep Singh Nijjar, 18 Haziran 2023’te Kanada'da bir Sih tapınağının dışında, 45 yaşındayken vurularak öldürüldü.

Kanada vatandaşı olan Nijjar, aynı zamanda tanınmış bir Sih lideriydi. Geçtiğimiz haftalarda Kanada, bu  suikastla ilgili olarak Hindistan hükümetini suçladı ve Hindistan’ın en üst düzey diplomatını sınır dışı etti. Hindistan ise bu suçlamaları "saçma" olarak nitelendirerek, bunların Kanada hükümetinin siyasi gündeminin bir parçası olduğunu söyledi ve buna karşılık birkaç Kanadalı diplomatı sınır dışı etti.

İki ülke arasındaki gerginliği tırmandıran bu olay, aslında Sihler ve Hindular arasında yüzyıllara dayanan bir çekişmeden kaynaklanıyor. Bu durumun nedenlerini anlamak için biraz geriye gidip Sih dininin kuruluşuna bakmak faydalı olacak.

Sih halkının kökenleri Hindistan’ın Pencap bölgesine dayanır ve 15. yüzyılın sonlarında Guru Nanak tarafından kurulan Sihizm inancıyla başlar. Sihizm, o dönemde Hindistan'da baskın olan Hinduizm ve İslam’ın ritüelistik uygulamalarına bir tepki olarak ortaya çıkmıştı. Guru Nanak, tek bir biçimsiz Tanrı'ya inanmayı ve insanlığın kast, din ve cinsiyet fark etmeksizin eşit olduğunu savundu.

Sihizmin geliştiği dönemlerde, Babür İmparatorluğu Hindistan’da hüküm sürmeye başladı. Sih halkı, 1526 yılında Babür Şah tarafından kurulan bu İslam imparatorluğunun din değiştirme baskılarına karşı koyarak hem kendilerini hem de Hinduları korumada önemli bir askeri rol üstlendi. 18.yüzyılın ortalarına gelindiğinde Babür İmparatorluğu zayıflayarak yerini İngiliz hakimiyetine bıraktı.

Hindistan'ın İngilizler tarafından yönetildiği dönemde ise İngilizlerin bilinen "böl ve yönet" politikaları farklı topluluklar arasında dini gerginliklere yol açtı. İngilizler, Sihleri Hindulardan ayrı bir topluluk olarak görerek aralarındaki çekişmeyi artırdı.1980'lerde, ayrı bir Sih devleti kurulmasını amaçlayan ‘Khalistan’ hareketinin yükselmesi daha büyük bir gerginliğe yol açtı. Hindu-Sih ilişkilerindeki gerilim, özellikle Hindistan hükümetinin 1984 yılında Altın Tapınağa düzenlediği operasyon sırasında yaklaşık 1000 Sih’in öldürmesiyle doruğa ulaştı. Bu olay, dönemin Hindistan Başbakanı Indira Gandhi'nin Sih korumaları tarafından suikasta uğrayarak öldürülmesine yol açtı. Ardından patlak veren Sih karşıtı isyanlar, iki toplum arasındaki uçurumu daha da derinleştirdi.

Bugün, Pencap’ta yaklaşık 20 milyon Sih yaşamakta. Hindistan'ın tahıl ambarı olarak bilinen Pencap, ülkenin en verimli bölgelerinden biri olup, özellikle buğday ve pirinç üretiminde Hindistan'ın tarım sektörüne önemli katkılar sağlar. Ayrıca, su kaynakları açısından oldukça zengin bir bölgedir. Jeopolitik olarak ise Pakistan ile sınırı paylaşması, Pencap’ı ulusal güvenlik açısından stratejik bir konumda tutmakta.

Pencap bölgesi, Kanada, ABD ve İngiltere için bu ülkelerde yaşayan ve milyonları geçen Sih diaspora toplulukları nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Bu ülkelere yerleşmiş olan Sihler iş, tarım ve kamusal yaşam gibi alanlarda önemli bir etkiye sahip. Ayrıca, Pencap'ın Pakistan sınırında yer alması, onu Batı’nın  bölgesel güvenlik çıkarları açısından stratejik bir konuma taşımakta.

Geçen haftalarda Kanada ve Hindistan arasında krize yol açan olayın baş aktörü olan ve 1 yıl önce öldürülen Nijjar, 1997 yılında Kanada’ya taşınmış bir Sih’ti. Orada Sih toplumunun liderlerinden biri olduktan sonra, Hindistan'ın Pencap bölgesinde bağımsız Khalistan devleti için kampanya yürüten gruplarla bağlantıları nedeniyle Hindistan hükümeti arafından terörist ilan edilmişti. Hindistan medyasındaki haberlere göre, öldüğü sırada Hindistan'da bağımsız bir Sih devleti için gayriresmi bir referandum düzenleme hazırlıkları yapıyordu.

Bu arada, Nijjar gibi, son bir yıl içinde beklenmedik bir şekilde diasporada öldürülen başka Sih liderleri de oldu. Her ne kadar Hindistan Başbakanı Modi'nin politikaları açıkça Hindistan’da yaşayan Sihleri hedef almamış olsa da, bu suikastlerin art arda gerçekleşmesi, doğal olarak Hindistan hükümetinin diasporadaki ayrılıkçı hareketleri kontrol altına almaya çalıştığı düşüncesini güçlendiriyor.

Öte yandan, Rusya ile yakın ilişkilere sahip bir Hindistan olduğu sürece, Batılı ülkeler her ne kadar bunu açıkça dile getirmeseler de Hindistan içerisindeki bölünme potansiyeli taşıyan grupları destekleme konusunda harekete geçmiş olabilirler. Güney Asya bölgesi, ABD ve Çin gibi küresel güçler için stratejik bir öneme sahip. Özellikle Hindistan ve Pakistan'ın nükleer yetenekleri göz önüne alındığında, bu bölgedeki adımların son derece dikkatli atılması gerekmekte.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün