Hiçbir yaşımda arkadaşlarımla siyaset konuşmaktan hoşlanmadım. En iyi arkadaşların, hatta kardeşlerin veya eşlerin bile farklı politik görüşleri olabileceğini, yine de sevgilerinin ve ilişkilerinin değişmeyeceğine inanmak istedim ancak, bu sohbetlerin eninde sonunda irili ufaklı tartışmalara sebep olduğuna çok şahit oldum. Kendi arkadaşlık seçimlerimde ise kırmızı çizgilerim yobazlık, ırkçılık ve homofobi oldu. Bu üçünden birine bile sahip olan insanlardan kilometrelerce uzakta durdum. Bir de hayvan sevmeyen insanlardan… Bugüne kadar kimseye, kime oy verdiğini sormadım. Kendileri söylemek istediklerinde söylediler.
Tanımadıklarımla ise politika hakkında konuşmaktan her zaman kaçındım. Bu köşemde de din ve politikadan konuşmaktan hep sakındım. Bir insanın, kime oy verdiğini kimseye söylemek zorunda olmadığına da hep inanırım. Ancak dünya öyle bir konuma geldi ki, yeterince bizi ayrıştıran özellik yokmuş gibi, bir de birbirimizi siyasi partilere göre kategorize etmeye başladık. Sağcı, solcu, dinci gibi lakaplar yakıştırdık. Seçim özgürlüğü olan ülkemizde bile, rengimizi belli etmek ve başkalarının da ‘rengini öğrenmek’ istedik son senelerde. Aslında mecbur olmamalıydık, sandıkla bizim aramızda kalmalıydı.
***
Uzun seneler evvel birkaç yıl yaşadığım ABD’de, hem eski yaşadığım eyaletin sonuçlarını merak ettiğim, hem de artık farklı eyaletlere dağılmış sevdiğim birkaç dostum yaşadığı için, ABD seçimlerini de otomatik olarak takip etmeye başladım. Bu dostlarım arasında Cumhuriyetçi olanlar da var, Demokrat olanlar da. Vatandaş olanların hepsi oylarını kullandılar. ABD seçimlerini hem sosyal medyadan hem yazılı basından, hem de televizyondan takip ederken, iki tarafın da argümanlarını, zaman zaman da çirkefliklerini dinlemek beni kafaca çok yordu. Yine de meraktan takip etmeye devam ettim.
Bir süre en azından sosyal medyaya ara vermek, ‘salıncak eyalet’, ‘kırmızı’, ‘mavi’, ‘seçmenler heyeti’, ‘delegeler’, ‘Kamala’, ‘Trump’ kelimelerinden detoks yapmak istiyorum. Bu politik bir yazı olmadığı için, kendi görüşlerimi yazmak istemedim, zaten oy verme hakkım olmadığı için önemli de değil. Dileğim ABD yeni Başkanı Trump’ın herkesin başkanı olması, başta ABD, sonra tüm dünyaya iyi gelmesi. Kötü olanı düzeltmesi, güzel olanı bozmaması…
***
Seçim detoksuna veya politik detoksa başlamanın en kolay yolu yeni ‘X’ eski ‘Twitter’a ara vermek, zira bugün artık açtığımda, nerdeyse seçim merkezlerinde gönüllü çalışan birinin sosyal medya dökümü gibi görünüyor. Birkaç haftalık detoksumdan sonra sosyal medyamı açtığımda, artık eskisi gibi apolitik de olan güncel haberler, seyahat destinasyonları, yelkenlileriyle Ege’yi gezenler, güzel deniz ve okyanus resimleri, sevdiğim yazarların kitapları, modern evler ve dekorasyon, köpek resimleri, yeni filmler, sağlıklı yemek tarifleri, saç bakımları gibi haberler görmek istiyorum. Özledim. Hatta önce fiyatı şişirilmiş, sonra düşürülmüş ‘Muhteşem Şahane Kasım’ reklamlarına bile razıyım. Muhteşem detoks başlasın!