Yaakov ilginç yolculuğuna çıkarken yanına alabileceği birçok değerli eşya almıştır. Ancak Midraş’a göre Esav’ın oğlu Elifaz onu babasının emriyle öldürmek üzere takip eder. Hem öğretmeni hem de sevdiği biri olan Yaakov’u öldürmek istemez ancak babasının emrine karşı gelecek cesareti de yoktur. Bu noktada Yaakov ona bir alaha daha öğretir. Bütün mal varlığını Elifaz’a verince ‘ölü bir insan’ gibi kabul edilir ve yoluna devam eder. Annesinin emriyle Lavan’ın yanına giden Yaakov beş parasızdır.
Yaakov bu durumda Haran’a doğru giderken Midraş’a göre Teilim’in en bilinen bölümlerinden birinin sözlerini yazmaya başlar: “Esa enay el earim meayin yavo ezri / Gözlerimi dağlara kaldırdım. Yardımım nereden gelecek?” Yaakov elbette geleceğin kendisi için neler sakladığını bilememektedir. Çaresiz ve yalnızdır. Ancak Yaakov bu sorusunun cevabını yine kendisi verir: “Ezri meim Ad… ose şamayım vaarets / Yardım gökleri ve yeri yaratan Tanrı’dan gelecektir.”
Yaakov atalar içinde çok özel bir konuma sahiptir. Ancak bu durumda bir sorun vardır. Tanrı neden Yaakov’un kaçmak zorunda kalmasını engellememiştir? Yaakov neden beş parasız bir durumda Haran’a gitmektedir? Yaakov neden yardımın nereden geleceğini sorgulamaya başlamıştır? Nasıl idare edeceğini bilmediği bir duruma nasıl düşmüştür? Bu sorduğumuz soruların her biri haklı sorulardır. Hepsinin cevabını bulmak için Rabilerin öğretilerine yakından bakmak gerekir.
Tanrı, Yaakov’u pek çok çetin mücadele ve zorluklarla dolu olacak hayatının geri kalanına hazırlar. Yaakov özellikle sıkıntı içinde kalmalıdır çünkü asıl yardımın Tanrı’dan geleceğini görecek ve bilecektir. En sıkıntılı anlarda bile Yaakov Tanrı’nın yanında olacağını keşfedecektir. Hiçbir şeyi olmasa bile kendini idare etmeyi öğrenecek ve yaşamını idame ettirebilecektir. Bu da Yaakov’un hem bu isimle hem de gelecekteki Yisrael ismi ile kendini geliştirmeyi başaracaktır.
Yaakov’un kaçma sebebini bir daha hatırlayalım. Babasının Esav için hazırladığı berahayı Yaakov almış ve Esav’ın tepkisi nedeniyle kaçmak zorunda kalmıştır. Beraha maddi bir berahadır ve göklerin çiyinden yerin yağına kadar büyük zenginlikleri Yaakov’un önüne sermektedir. Raşi bu beraha ile ilgili açıklamasında önemli bir noktaya değinir. “İm rauy lehayiten leha veim lav lo yiten leha / Eğer hak ediyorsan Tanrı bu nimeti sana versin hak etmiyorsan bu nimeti sana vermesin.”
Biz Tora Yahudileri için ‘beraha – kutsama’, diğer kültürlere göre farklı bir anlam taşır. Çoğu insan kutsanmanın, daha fazlasına sahip olmak anlamına geldiğini varsayar. Bir kimsenin zenginliği varsa bu onun bereketli olduğu anlamı birçokları için hâkimdir. Ancak bizim için beraha ve nimet kavramı biraz daha farklıdır. Beraha veya nimet, Tanrı’nın bizim için belirlediği şeylere sahip olabilmektir. İhtiyacımız olan her şeye sahip olmak bir nimet veya beraha değildir. Bazen beklediğimizden daha az şeye sahip olmak ileride anlayabileceğimiz gerçek bir beraha bir nimet olabilir.
Yaakov Avinu'ya gösterilen şey de budur. Yaakov çok zor koşullar altında ve hiçbir şeyi olmadığında bile Tanrı’nın kendisi için belirlediği geleceği sahiplenebilmiştir. Tanrı bazen bizlerden bazı şeyleri özellikle saklayarak, hatta uzak tutarak, bizleri daha güçlü kılacak zorluklarla baş etmemizi ister. Bunun sonunda da sahip olacağımız nimete ulaşmak mümkün olur.
Birkaç sene önce geçirdiğimiz ‘pandemi’ sürecinde birçok zorluğun üzerinden gelmeyi başarabildik. Koşullarımız alışık olduğumuzdan çok daha az ve farklıydı. Ancak zaman içinde bu koşullara uyum sağlamayı başardık ve bu zor dönemde bile var olmayı becerebildik. Bu süreçle ilk karşılaştığımızda hiç birimiz ne yapmamız gerektiğinden haberdar değildik. Ancak zamanla Tanrı bizlere nasıl davranmamız gerektiğini göstermiş ve bizler yolumuzu bulabilmiştik. Hatta bu süreçten daha da güçlenerek çıktığımızı söylemek sanırım ki yanlış olmayacaktır.
Bu ders aslında bizlere ömür boyu bir şeyler öğretmeye devam edecektir. Böylelikle ‘sıkıntı’ dediğimiz algının bizler için ne anlama geldiğini daha farklı görebiliriz. Hayat bize zorluklar gösterdiğinde endişeli, öfkeli, üzgün ve öfkeli hissetmek yerine, istediğimiz her şeye sahip olmadığımızda bile gerçekten kutsanmış olduğumuzu hatırlamaya çalışalım. Çünkü Tanrı bize her zaman büyümek ve başarmak için ihtiyacımız olan şeyi vermiştir; vermeye de devam edecektir.