İsrail'in ezgileri

Selin SÜAR Köşe Yazısı
4 Aralık 2024 Çarşamba

Geçtiğimiz günlerde Sertab Erener’in ‘Zor Kadın’ isimli şarkısının aslında İsrailli popüler şarkıcı Noa’nın Mizmor Laila isimli şarkısından uyarlandığını öğrendim. Muhtemelen içinde bulunduğum yaş itibariyle ortalama 20 sene önce dinlediğim şarkıların kökeninden sözlerinin anlamına dek araştırırdım, ancak bir yerden sonra zaman bulamadığından olsa gerek; bırakıyor insan. İsrail’den dinlediğim birçok parça var elbette, ancak İsrail müzik tarihine bakmak Noa’yı öğrenene kadar aklıma gelmemişti. Diğer taraftan ne zaman gitsem Türkiye’de asla karşılaşamayacağım manzaralardan olan, özellikle Tel Aviv, Bat-Yam sahili boyunca pek çok beach-cafe’de duvardan duvara Yunan bayrağının asılı olduğu, halkın çoluk çocuk demeden Vasilis Karras’lardan Marinella’lara, Haris Alekseio’lardan Anna Vissi’lere kadar şarkılarını ezbere bildiği Yunan müziği ve Yunanca baskın olunca insanın aklına pek de gelmiyor acaba bu çok uluslu ülkenin müziği nasıldır demek… Tabii bunu söylerken ülkenin 46 kez katıldığı ve 39’unda finale kaldığı Eurivisionları dışarıda tutuyorum.

İsrail müziğinin tarihi, aslında az önce yazdığım nedenden ötürü ülkenin zengin kültürünü ve yıllar içindeki dinamik gelişimini yansıtan bir hikâye olarak karşımıza çıkıyor. İsrail müziği, ülkenin 1948'deki kuruluşunun ilk günlerinden bugüne kadar, toplumsal değişimleri ve sanatsal yenilikleri yansıtan farklı tür ve tarzları kucaklayan dikkate değer değişikliklere tanık olmuştur. 1950'lerde İsrail bir ulus olarak kendini inşa ederken, özellikle 1956'daki Süveyş Kanalı krizi sırasında Fransa önemli bir ortak olur. İsrail ile Fransa arasındaki bu bağ 1967'deki Altı Gün Savaşı'na kadar sürer. 50 ve 60'lı yıllarda İsrail'in müziklerine Rus şarkıları ve Fransız şansonları eşlik etmeye başlar. 1960'larda İsrail, geleneksel Yahudi melodilerinden ve Ortadoğu ritimlerinden büyük ölçüde etkilenir ve ulus-devletin bireylere kattığı yeni kimlikle harmanlanan farklı bir ses oluşur. Bu dönemin öne çıkan örneklerinden biri, Naomi Shemer'in Yerushalayim Shel Zahav (Altın Kudüs) isimli şarkısıdır. Bugün de Ofra Haza’nın sesinden oldukça popüler olan, İsrail sınırlarını aşan bu şarkı 1967'de Altı Gün Savaşı hakkında yazılmıştı ve paraşütçüler Kotel’i (Ağlama Duvarı) ilk kurtardıklarında, orijinal şiiri zaferle söylemişlerdi.

1970'lere gelindiğinde İsrail müziği rock ve pop etkilerine doğru eğilim gösterir. 1980 ve 1990'lı yıllarda Mizrahi müziğinin yükselişiyle İsrail müziği daha da çeşitlenir. Irak ve Fas gibi Ortadoğu ülkelerinden gelen Mizrahiler, kendilerine özgü müzik geleneklerini İsrail'e taşır. Ofra Haza'nın, ünü sınırları aşan şarkısı Im Nin'alu buna verilebilecek en iyi örneklerden biridir.

2000’lere gelindiğinde Idan Raichel gibi sanatçılar, yerel müziklerle İsrail karakterini birleştirip farklı bir tat ortaya koyarken, sanatçılar reggae ve caz gibi çeşitli türleri bestelerinde kusursuz bir şekilde birleştirme yetenekleriyle uluslararası tanınırlık kazandılar. Raichel'in Mima'amakim (Out of the Depths) şarkısı, Afrika ezgilerini İbranice sözler ve çağdaş elektronik unsurlarla birleştirerek bugün bile defalarca bıkmadan dinlenebilecek şarkılar arasında yer almıştır. Son yıllarda ise hip hop ve reggae, müzik sahnesini de ele geçirmiş durumda. Her ne kadar İbranice hip hop, küresel etkilerden dolayı ancak 1990'larda popülerlik kazanmış olsa da 1980'lerin ortalarına dek tarihlenebiliyor. İsrailli rock grubu Tislam’ın üyesi Yair Nitzani, Hashem Tamid adı altında eski tarz bir hip hop parodi albümü yayınlar. 1993’e gelindiğinde, 1980'lerin sonundaki hip hop müzikten etkilenen Yehoshua Sofer, Yossi Fine ve Yair Nitzani, Hummus Metamtem albümünün yapımcılığını üstlenir. Yossi Fine daha sonra New York'a göç eder ve burada David Bowie, Naughty by Nature ve Lou Reed gibi sanatçılarla basçı olarak çalar. Sofer, asıl kökeni kuzey ve kuzeydoğu Hindistan olan, vurmalı sazların ve sert ritimlerin ağırlığını hissettirdiği hareketli müzik türü olan Jamaika skasını evde dinleyen annesinden etkilenmiş ve Karayip kökenlerine dayanarak benzersiz bir müzik üretmiştir. Yıllar içerisinde özellikle de Etiyopya kökenli Yahudilere kolektif bir kimlik alanı sağlayan hip hop ve reggae, 2015 yılında yine iki Etiyopyalı İsraillinin; Uri Alamo ve Ilak Sahalu’nun kurduğu bir grup olan Café Shahor Hazak’ın (Strong Black Coffee) ilk rap albümü Rak Laalot’u yayınlamasıyla yeniden ağırlığını hissettirir. YouTube'da 25 milyondan fazla izlenme sayısına ulaşan ve ülkenin müzik endüstrisi için yeni bir emsal oluşturan İhiye Bseder veya asıl ismiyle Hakol Yiyeh Bseder (Her şey yoluna girecek) ikilinin soft rap ve hip hop karışımı en dikkat çekici şarkıları olur.

Bana gelince… Yıllardır dinlemekten hiçbir zaman bıkmadığım iki şarkı var, ki bunlardan biri Meir Banai’nin 1996’da piyasaya çıkan Wandering Tune albümünden Kama Ahava (So Much Love) ve yukarıda ismi geçen Idan Raichel'in Mima'amakim. (Out of the Depths). Bunlara ek olarak Rami Kleinstein gibi şarkıcıların albümleri, özellikle İbraniceye kulağını alıştırmak isteyenler için diğer bazı isimlere kıyasla daha rahat dinlenebilir. İsrail müzik endüstrisini ve tarihini anlatmak şüphesiz ki bir köşe yazısına sığacak kadar kısa değil. Felsefesinden, estetiğine ve hatta dünyada ne kadar ses getirdiğine kadar geniş çaplı bir yazı kaleme almak gerekir. Ancak şu bir gerçek ki İsrail büyüdükçe ve daha geniş topluluklar İsrail'de yapılan müziği etkilemeye devam ettikçe İbranice kökleri ve kültürel benzersizliği nedeniyle her zaman ayrı bir yere sahip olacak.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün