Değişimin sesleri

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
11 Aralık 2024 Çarşamba

Suriye’de Esad rejiminin düşmesinden sonra Ortadoğu’daki gelişmeler yeni bir safhaya girdi. Fırtınanın dinmesinden önce olup bitenlere anlam vermek, birilerini birileri ile düşman ya da müttefik ilan etmek doğru değil. Dengeler oturana dek, her an her şey olabilir gözüyle bakmak, yaşananları itidalle değerlendirmek gerek.

Bu sorunlar ve sorular yumağını bir kenara bırakarak asıl konuya gelmek istiyorum. ‘Voices of Change / Değişimin Sesleri’ başlığını atmış geçtiğimiz hafta katıldığım konferansın düzenleyicileri. Gecenin konuşmacısı, Loay El Şerif, ilginç bir kişilik. Biraz ondan ve söylediklerinden bahsedeceğim.

Suudi Arabistan doğumlu Loay koyu bir Yahudi karşıtı atmosferde büyümüş, fikirleri Siyon Önderlerinin Protokolleri ile serpilmiş lise yıllarına kadar. Sonrasında lisans eğitimi için gittiği Paris’te kendisini misafir eden Yahudi aile sayesinde, ilk kez, Protokollerin dışında ‘canlı’ Yahudi bireylerle tanışmış. Evlerinde geçirdiği süre sonunda, kendini, ona anlatılanları, okuduklarını, aile ve arkadaş çevresini sorgulamaya başlamış. Sorgulaması yüksek lisans yaptığı ABD’de devam etmiş… Ailesi, sorgulamasını her anlattığında kendisine “sen etki altında kalmışın, birkaç aya kadar kendine gelirsin” dermiş…

Loay bir dilbilimci. İlgi alanı semit diller. Arapça, İbranice ve Aramice üzerine çalışmalar yapmış. Dile ve tarihe sevdası, kendisinden merak uyandıran birçok soruyu birçoklarından daha rahat yanıtlamasına zemin hazırlamış. Tanah’ı, İncil’i okumuş. Aramice metinlere ulaşmış… Arap yarımadasında, İslamiyet’ten önce var olan medeniyetleri incelemiş. Arap halkının tarihinin İslam’la başlamadığını, bundan çok önce var olan yerleşimlerden kalan mirasın eşsizliğini idrak etmiş.

Loay’ın fikirlerinin dikkat çekmeye başlaması 2017 yılına dayanıyor. O tarihlerde Başkan Trump ABD’nin İsrail Elçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı almış, Arap ülkeleri hop oturuyor hop kalkıyor. Bunun Filistin davasına ihanet anlamına geldiği, Washington’un daha önce cesaret edemediği adımlar atmasının bölgede gerilimi arttıracağı yazılıp çiziliyor.

O günlerde attığı bir tweet Loay’ı birden beklemediği şekilde cehennemi bir ateş çemberinin ortasına atıyor. Mesajı mealen şöyle diyor: “Çok şaşıracaksınız ancak Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapan Başkan Trump değil. Onu üç bin yıl önce başkent yapan Kral David’tir.” Loay, Arap kamuoyu ve sosyal medyasında Siyonist ilan edilir. İsrail’i savunan, kendi halkının çıkarlarına ihanet eden biri olarak yaftalanır. Uzun süre nasıl katlanacağını bilmediği bir baskıya maruz kalır.

Oysa, Loay’a göre gerçek tüm çıplaklığıyla ortada durmaktadır. Okumak, sormak, dinlemek, düşünmek, anlamak her tür soruyu yanıtlar. Bu anlamda “İsrail tarihinin 1948’te başladığını veya İsa’nın Filistinli olduğunu ya da Kudüs’ün bir Arap kenti olduğunu iddia etmek fanteziden öte gitmez ve ancak günümüzün politik ortamına hizmet eder.”

Filistinlilerin devletlerini kurma şanslarını 2000 yılında Başbakan Ehud Barak’ın kendilerine sunduğu cömert teklifin Arafat tarafından ret edilmesi ile yitirdiklerini söylerken, bu halkın refah içinde yaşama hakkı olduğunu yadsımıyor, ancak gün itibarı ile kendi devletini kurmasının çok zor olduğunun da altını çiziyor. Bunu yaparken, İsrail ve Yahudi hayranı bir kişi durmuyor karşımda… Tarihi iyi etüt etmiş, Arap halkının zaaflarını iyi bilen birini ağzından çıkıyor bu sözler.

‘Soykırım’ konusuna da değiniyor Loay. İsrail’e yöneltilen soykırım iddialarının destekçilerinin daha çok ‘beyaz batılılar’ olduğunun altını çiziyor. Bunların oturdukları konforlu alanlardan, bölge tarihini, Arap davranış ve düşünce yapısını bilmeden yaratılan suni gündemleri desteklediklerini, yapılan ve genel huzuru bozan gösterilere bir hak olarak baktıklarını anlatıyor. Doğru tespitler, bu durumdan şikayetçi Kanadalı Yahudiler tarafından alkışlarla onaylanıyor. Aslında Arapların sokakları ele geçirmelerinden ve toplum düzenini bozan, saldırıya varan hareketlerde bulunmalarından, burada yalnız Yahudiler değil, tüm Kanadalılar şikayetçi. Görünen o ki 2025 Ekim ayında yapılacak genel seçimlerde kırılma noktası olmaya aday önemli bir kriter olacak bu konu.

“Yahudiler Filistin’de kolonyalist geleneği hayata geçirdiler” yaklaşımına da, Avraham’ın oğullarına dek geri giderek cevap veriyor. “Yahudi’nin bölgenin bir parçası olan Yehuda’dan geldiğinin görülmemesi, duyulmaması olsa olsa kasıt içerir” diyor. Ancak oluşan propaganda makinesinin özellikle genç kuşakları manipüle ettiğini de ilave ediyor. Kuzey Amerika’da okulların durumuna bakmak durumu kavramaya yeter.

Loay, şu anda Abu Dabi’de yaşıyor. İbrahim Anlaşmalarının tavizsiz bir savunucusu. Bu anlaşmaların Camp David gibi devletler arası değil, halklar arası bir dokusu olduğunu ve yeni ilavelerle genişleyeceğini söylüyor. “Sırada Suudi Arabistan var! Genç ve girişken yöneticisi ya İbrahim Anlaşmalarına katılacak ya da benzer ikinci bir metin üzerinde mutabık kalarak İsrail’i tanıyacak…” Arap dünyasının artık İsrail’in bölgedeki varlığını kayıtsız şartsız kabul etmesi gerektiğini, ancak bunun anlamlı bir barışa zemin hazırlayacağının altını çiziyor.

Konuşmasını soykırım meselesi ile ilgili bir tespit ile sonlandırıyor: “Soykırımdan söz ediliyor. İsrail soykırım yapabilecek güçte, ancak yapmıyor. Hamas soykırım yapmak için yanıp tutuşuyor, ancak yapamıyor…” Sözün özü bu!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün