Gazeteleri okurken, televizyon izlerken gözümüze çarpan bir başarı öyküsü hepimizin ilgisini çeker. Bu ister bilim, ister spor, isterse herhangi bir konudaki bireysel çalışmanın sonucu olsun, önemli olan alınan sonuç kadar bu yoldaki girişimlerdir. Kendi payıma hangi alanda isterse olsun, başarı öykülerini okumayı seviyorum. İnsanın sonsuz azmini, eksilmeyen tutkusunu, olağanüstü emeğini, bedenin sınırlarını zorlayan çabasını göstermesi nedeniyle, bu öyküler benim için her zaman birer esin kaynağıdırlar. Onlardan her birinin kahramanı kuşkusuz zekidir, sıra dışı düşünür, sabırlıdır, denemekten korkmaz, belki de talihlidir; ama çalışma tutkularını göz önünde bulundurmazsak, eksik tanımlamış oluruz.
Nitekim ünlü bilim insanı Einstein’a, diğer insanlardan çok zeki olduğunu söylediklerinde, onlara başkalarıyla olan farkını şöyle açıklamış: Birçok insan samanlıkta iğne ararken, bulduktan sonra dururlar, demiş. Oysaki o bir ikincisini, hatta bir üçüncüsünü bulmak için arayışını sürdürürmüş. Gerçekten talihliyse, bir dördüncüsü için bile araştırmaktan kaçınmazmış.
Yine çağımıza buluşlarıyla damgasını vurmuş, Apple’ın kurucu ortaklarından Steve Jobs, 2005 yılında Stanford Üniversitesi diploma töreninde yaptığı konuşmada şöyle diyordu: “Büyük işler başarmanın tek yolu yaptığınız işi sevmekten geçer. Sevdiğiniz şeyi daha bulamadıysanız, aramaya devam edin. Sakın durmayın. Söz konusu kalbinizin sesi olduğu için, sevdiğiniz şeyi bulduğunda hemen anlayacaksınız.”
Hangimiz çalıştığımız bir alanda ne denli tutkulu olabildiğimizi bilmiyorum. Aslında yaşam öykülerini okuduğumuzda, başarılı insanların başkalarıyla olan farklılıklarını, bu yolda göstermiş oldukları çabayı ve almış oldukları sonuçları daha iyi anlayabiliyoruz.
Ünlü kişilerle söyleşiler yaparak, başarılı insanların sırlarına ulaşmaya çalışan Alex Banayan, bu deneyimlerini Üçüncü Kapı kitabında paylaşıyor: Hayat, iş ve başarıyı bir gece kulübüne benzeterek içeri girmenin üç yolunu gösteriyor. Uzayan kuyruklarda bekleyerek, büyük çoğunluğun girmeye çalıştığı Birinci Kapı, zengin ve ünlülerin hiç sıra beklemeden girdiği İkinci Kapı, ayrıca kimsenin bize söylemediği görünmeyen bir Üçüncü Kapı. Bu kapıda, herkesin beklediği bir sıra yoktur. İçeri girmek için belki pencereyi zorlamamız ya da mutfaktan sızmamız gerekebilir. Yazar, kitabında söyleştiği başarılı insanları, bu Üçüncü kapıyı zorlayanlar olarak gösteriyor. Bu yüzden gerçekleşmesini istediklerimiz için gerek düşünsel, gerekse eylemsel kalıplarımızı kırarak değişmek zorundayız.
Kimin söylediğini bilmiyorum, ama hoşuma gittiği için paylaşmak istediğim bir söz vardır: Gelişmeden değişebilirsiniz, ama değişmeden gelişemezsiniz!
Zaman zaman hedeflerime ulaşabildim, hayallerimi gerçekleştirebildim mi diye hiç sorguluyor muyuz, bilmiyorum. Aslında mutluysak, hayatımızdan keyif alıyorsak, bana göre bunları sorgulamak da çok önemli değil! Elbette ki hayat boyunca hayıflandığımız, pişman olduğumuz, üzüldüğümüz durumlar olmuştur. Tüm bunları geride bırakıp, bulunduğumuz noktaya odaklandığımızda, kendimizi nasıl gördüğümüzün, hayatımıza kattığımız anlam kadar önemli olduğunu düşünüyorum.