Türk sanatının önde gelen isimlerinin eserleri Renko London ve The Stay Boulevard Nişantaşı iş birliği ile sanatseverlerle buluştu. Kış gündönümünün sembolize ettiği yeniden doğuş, yenilenme ve umut temalarından ilham alan Winter Tale sergisinde sanatın yaşayan efsanelerinden, ‘Resmin Şairi’ Devrim Erbil’in yanı sıra Renk Erbil, Bahri Genç, Sadık Altınok, Beste Alperat, İnci Tezel, Mine Zabcı, Süleyman Saim Tekcan, Eda Tekcan, Ece Clarke ve Ali Rıza Akdolu’nun eserleri sanatseverlerle buluşuyor. Farklı disiplinlerden sanatçıların özgün eserleri, kış mevsimini farklı perspektiflerden yansıtıyor. Sergide, resim, heykel, enstalasyon ve karma tekniklerle üretilen 31 eser yer alıyor.
Küratörlüğünü Renk Erbil’in üstlendiği serginin açılış akşamında Şalom Gazetesi adına Devrim Erbil ve kızı Renk Erbil ile konuşma fırsatı yakaladık.
40 senedir Londra’da yaşayan Renk Erbil, uzun senelerdir babasıyla birlikte çeşitli projelere imza atıyor. Devrim Erbil ile çalışmanın zor olduğunu çünkü babasının mükemmeliyetçi bir yapıyla hareket ettiğini vurgulayan Renk Erbil “Biz babamla çok uzun senelerden beri sergiler, marka iş birlikleri yaptığımız için onunla çalışmak şu anda kolay ama dürüst bir cevap vermem gerekirse babam zor bir insan. Çünkü tam bir perfeksiyonist” şeklinde konuşuyor.
BABAM 88 YAŞINDA, SABAH 7.00’DE KALKIP RESİM YAPIYOR
Renk Erbil, babasıyla yaşadıkları bir tecrübeyi de şu cümlelerle örneklendiriyor: “Bazen bir işte çalışırız babamla, bitmesine yakın gelir ve her şeyi değiştirir. Lizbon’da babamın sarayda sergisi vardı. Biz ekiple babamdan iki gün önce gittik, eserleri astık. Babam galeriye gelip ‘Olmadı’ dedi ve iki gün fazladan çalıştık. Her şeye rağmen ondan her gün bir şeyler öğrenmek çok güzel. O benim ilham kaynağım. Çok yorgun ve down olduğum zamanlarda bile şunu hatırlıyorum: “Babam 88 yaşında ve sabahları 7’de kalkıp resim yapmaya başlıyor.”
Serginin temasını “Kış mevsimi, sanatçılar için hem yavaşlamak hem de üretmek için harika bir zaman. Kışın küçük adımları kutlanmalı; bu, bizi hayata bağlı tutar, düşüncelerimizi toplar ve yavaş bir ritmi saygıyla karşılarken yaratıcı pratiğimizle bağlantıda kalmamızı sağlar. İşte bu yüzden kış büyülüdür” cümleleriyle anlatan Renk Erbil, Winter Tale’in nisan ayına kadar The Stay Boulevard Nişantaşı’nda sanatseverlerin ziyaretine açık olduğunu belirtiyor.
“Sanatında bu denli başarılı bir ismin çocuğu olmak üzerinizde baskı oluşturuyor mu?” sorusunu sorduğumuz Renk Erbil, duygularını “Çok ünlü insanların çocukları, belli bir toleransla doğuyor ve doğdukları çevreye hemen adapte oluyorlar. Ben ilk sergimi babam Resim Heykel Müzesi müdürüyken beş yaşında açtım. Benim çocuklarım da öyle büyüdü. Bu durum başarılı olmak için insanın üzerinde baskı oluşturuyor. ‘Ben dünyayı gezeceğim ya da ev hanımı olacağım, çalışmayacağım’ deme hakkınız yok ve ne kadar çalışırsanız çalışın o ünlü anne babayı yakalayamıyorsunuz. Egonuz küçükse başarıyorsunuz, benimki küçük” cevabıyla ifade ediyor.
DEVRİM ERBİL: “MÜKEMMELİ BULAMADIM, HALA ARIYORUM”
Kızı Renk Erbil’in yorumlarını kendisiyle paylaştığımız Devrim Erbil de fazlasıyla özenli biri olduğunu doğrulayarak “Titiz olduğum için benimle çalışmak zor oluyor tabii. Mükemmeli bulamadım, arıyorum hala. Mükemmeli aramadan, iyiye ve güzele varılmıyor. İnsanın idealindeki büyük bir amaç olunca, yarı yolda da olsanız o noktaya ulaşmak dahi güzel” açıklamasında bulunuyor.
Yurt dışında yaşayan kızı Renk Erbil ile daha fazla çalışmak istediğini söyleyen Erbil, belki de bir evladın duyabileceği en güzel cümlelerle konuşmamızı noktalıyor: “Kızımla gurur duymaz mıyım? Güzelliğiyle, genlerden gelen çalışkanlığı, dürüstlüğü ve yeteneğiyle çok başarılı. Benim çocuklarımın hepsi çok özel. Renk’le hiçbir zaman problem yaşamıyorum. Çok renkli, güler yüzlü. Benim hayatıma renk getirdi.”
YÜZYILLIK YALNIZLIK’IN SİZİ BÜYÜLEMESİNE İZİN VERİN!
Nobel Edebiyat Ödüllü Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez'in başyapıtı niteliğindeki romanı ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ı Netflix platformunun dizi olarak uyarladığı haberleri uzun süredir kulislerde yankılanıyordu ve heyecanlı bir bekleyişteydik hepimiz.
Nihayet o gün geldi çattı. Romanı okuyan, hayran kalan ve bu rüyanın bozulmasını istemeyen bir kitle olarak her zamanki ‘tutucu’ tavrımızla diziyi korka korka izledik.
Herkes adına konuşmak istemem ama inanır mısınız? Bu defa olmuş! Macondo Köyünde Buendia Ailesinin kuşaklar boyu devam eden mücadele dolu yaşamı; yalnızlıklar, entrikalar, lanetler, intikam ateşleri ve savaş çerçevesinde gayet akıcı bir hikayeyle ekrana yansıtılmış.
Yaşarken romanlarının hiçbirinin film yapılmasına izin vermeyen Marquez’in ailesi, ‘Yüzyıllık Yalnızlık’a ise Kolombiya’da çekilmesi şartıyla müsaade etmiş.
İnsanların salt kendi emekleriyle inşa ettikleri sade yaşamlarının, işin içine din ve siyaset karışınca nasıl savrulabildiğini de anlatan hikayemiz, aynı zamanda ‘büyülü gerçekçilik’ türünde de müthiş bir örnek oluşturuyor.
Kitabı dönüp dönüp soyacağına bakarak okumak zorunda kalanlar için, dizi biçilmiş bir kaftan. Şans verilmeyi sonuna kadar hak ediyor.