Bu yazıyı kaleme(!) almaya başladığım gün Emevi Camii, gerek TV’lerde gerek basında, gündemin başında yer almıştı. O kadar ki, bazen saatler boyunca sadece o mekânda Sayın MİT başkanımızın kıldığı namazın öncesi ve sonrasından uzun videolar gösterilmekteydi.
Aynı zamanda Sayın Cumhurbaşkanımızın 12 yıl evvelki konuşmasından alınan şu sözler de bilhassa hatırlatılıyordu:
“İnşallah biz en kısa zamanda Şam'a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde namazımızı da kılacağız. Bilal-i Habeşi'nin, İbn-i Arabi'nin türbesinde, Süleymaniye külliyesinde, Hicaz Demiryolu İstasyonu'nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.”
Binnetice, Emevi Camii’nin önemini sunmasam olmazdı.
Vikipedia’ya göre:
“Bina milâttan önce 64 yılında Roma döneminde Jüpiter'e adanmış bir pagan tapınağı olarak inşa edilmiş. 391 yılında Roma İmparatoru I. Theodosius döneminde kiliseye dönüştürülerek Aziz Yahya Kilisesi1 adını almıştı. Şam şehrinin 634 yılında Müslüman Arap ordularınca alınmasından sonra Jüpiter mabedinin salonu Ebu Ubeyde bin Cerrah'ın gözetiminde camiye çevrilmişti. Bu caminin ihtiyacı karşılayamaması üzerine Emevî Halifesi I. Velid tarafından bugünkü büyük caminin inşası başlatılmıştır.
İnşaatta halifenin isteği üzerine Bizans imparatorunun İstanbul'dan gönderdiği ustalar çalıştı. İnşaat 714 yılında tamamlandı. 10. yüzyıl tarihçilerinden İbn-el-Fakih el-Hamadani, caminin yapımının 600.000 ila 1.000.000 dinar arasında bir maliyetinin olduğunu ve yapımında değişik milletlerden 12 bin kişinin çalıştığını belirtmiştir.
“İlginçtir, yetmiş yıl boyunca aynı yapı hem kilise hem de cami olarak iki dinin ibadethanesi olmuş; Müslüman nüfusun zaman içinde artması sonucu tamamı camiye çevrilmiştir.
“Yapıdaki onarım ve değişikliklerin en önemlilerinden ilki 1069'da meydana gelen büyük bir yangın sebebiyle Selçuklu Sultanı Melikşah 1082-83'te yaptırmıştır; bu onarımda ağırlığın Kubbetü'n-nesr adıyla tanınan kubbe ile birlikte kemerler ve sütunlar üzerinde yoğunlaştırıldığı görülmektedir.
“Güneybatı köşesindeki minare Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirilmiş ve çağdaşı Memlük Sultanı Kayıtbay'ın ismi vermiştir.
“İkinci önemli onarım ise Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid devrinde 1894'teki büyük yangından sonra gerçekleştirilmiş ve içerideki sütun sıraları ile bunlarla ilgisi bulunan mimari bölümler ve çatı İstanbul'dan gönderilen ustalar tarafından yeniden yapılmıştır.”
Takdir edeceğiniz üzere bu camiinin yapım ve onarımında ülkemiz insanları daima önemli katkılarda bulunmuştur.
Vikipedia ile devam edelim.
“Cami, bugün hala korunan Aziz Vaftizci Yahya kafatası gibi kutsal emanetleri muhafaza eder. Ayrıca cami içerisinde Şiilik için önemli nirengi noktaları vardır. Bunlar arasında I. Yezid tarafından, gösterilmek üzere saklanan, Hz. Muhammed'in torunu Hz. Hüseyin'in kafasının belli bir süre daha orada muhafaza edildiği iddia edilmektedir2.
“Caminin kuzey duvarına eklenmiş küçük bir bahçede Selahaddin Eyyubi'nin türbesi bulunmaktadır3.”
Tahmin edeceğiniz gibi Emevi Camii asırlar boyunca çok önemli tarihî olaylara sahne olmuştur. Kulunuza göre bunların içinde Hz. Ali’nin katledilmesine yol açacak tartışmaları hatırlamak gerekir.
Müslümanların 4. halifesi olarak kabul edilen Hz. Ali, aynı dönemde Şam valisi olan Muaviye’nin4 şiddetli muhalefeti ile karşılaşmıştı. Muaviye bir nev’i isyan bayrağını bu camide açmış ve sonunda Hz. Ali’nin katledilmesini sağlamıştı. Böylece İslamiyet’te ilk ciddî bölünme başlamıştı.
Asırlar boyunca da bu kıymetli esere dayalı bazı rivayetlerin de yayılmasının da normal karşılamak lazım. Bir örnek vereyim: Hazreti İsa tekrar dirilip yere ineceği yerin caminin kulelerinde biri olan İsa kulesine ineceğine dair ciddî inanışlar vardır. Bilhassa Şam’da gelenek olarak sık sık bu kule ziyaret edilir, hatta dualar yapılır.
Sonuçta 2000 yıldan daha fazla bir tarihe sahip ve hala faal olan bu muazzam ibadet yeri hakkında neşredilen yoğun kitap, araştırma ve görsellerin, belirttikleri gibi daima büyük ilgi çekmiş ve bazı dönemlerde felsefe, müspet ilim ve sanat merkezi olarak kabul edilmiştir
Herhalde önümüzdeki yıllarda da değişik yönleri ile aynı çekiciliğini muhafaza edeceğine inanmaktayım.
---
1 Yahya veya Yuhannan (MÖ 10–MS 30), İsa'nın çağdaşı, Zekeriya (Zaharya)'nın oğlu olan Yahudi din büyüğüydü. Hristiyanlıkta Vaftizci Yahya (Saint John the Baptist) olarak anılır ve aziz kabul edilir.
2 Bugün Hazreti Hüseyin’in kafatasının nerede gömüldüğü kesinlik kazanmamıştır. Medine’den başlayarak Şam ve Mısır gibi bazı yerlerden bahsedilmektedir.
3 Selahattin Eyyubî Kürt asıllı bir İslam komutanıdır. Kudüs’ü Haçlılardan geri aldıktan sonra verdiği emirlerle Yahudilerin oralara geri dönmeleri için çeşitli çağrılarda bulunmuştur.
4 Muaviye, Emevi Devletinin kurucusudur. Halifeliği Hz. Ali’nin oğlu Hasan’dan çatışmalar sonucu devralmıştır. İstanbul’u fethetmek için birkaç sefer düzenlemişse de başarılı olamamıştır.