Vayigaş peraşasında Yosef kimliğini dramatik bir şekilde kardeşlerine açıklar. Bir süredir kardeşlerinin ne yapmak istediklerini çeşitli oyun ve düzenlerle anlamaya çalışan Yosef, Binyamin’i korumak konusunda kararlılıklarını görünce artık kimliğini açıklama zamanının geldiğine karar verir. Yosef iki sözcükle bütün karanlıkları aydınlatır. “Ani Yosef.”
Kardeşlerin birbirlerini anladıklarından oluşan sahnenin ne kadar duygusal olduğunu tahmin etmek zor değildir. Nitekim Yosef her kardeşi ile sarılır ve ağlaşır. Ancak Tora Binyamin ile sarılışlarını şu cümleyle anlatır: “Vayipol al tsavare Binyamin ahiv vayevkiu Binyamin baha al tsavarav / Kardeşi Binyamin’in ensesine düşer ve ağlar, Binyamin de onun ensesinde ağlar.”
Bu pasuk oldukça basit görünür. Yosef ve Binyamin, Rahel’in iki oğludur, birbirleriyle özel bir bağ hissederler. Bu onlar için son derece duygusal bir andır; sonunda yeniden bir araya gelirler ve doğal olarak kucaklaşıp ağlarlar.
Raşi bu duruma farklı bir açıdan bakar. Yosef yüzyıllar sonra Binyamin’in topraklarında inşa edilecek Bet Amikdaş’ın iki kez yıkılacağını öngörür. Binyamin de Yosef’in oğullarından Efrayim’in topraklarında Şilo’da inşa edilecek Mişkan’ın yıkılacağını öngörür. Burada Yosef’in ağlama nedeni Bet Amikdaş’ların, Binyamin’in ağlama nedeni ise Mişkan’ın yıkılışıdır. Bu öngörüler peygamber seviyesine yakın bu iki kardeş için mantıklı olabilir. Ancak bu duygusal kavuşma anında gelecekteki trajediler için ağlamak nasıl bir açıklamayı barındırıyor olabilir?
Aslında bu iki kardeş ağlamakta haklıdırlar. O an yaşanan duygu dolu anlarda geçmişteki kıskançlık, nefret bir an için unutulmuş ve kardeşler arasındaki barış sağlanmış olabilir. Ancak tarih boyunca benzer hikâyeler yeniden tekrarlanacak ve her zaman sonları bu hikâyede olduğu gibi ‘mutlu son’ olmayacaktır. Ağlama haklılık barındırmaktadır. Kardeşlerimizin başarılarını görmek nedense bizi sevindirmez. Biz kardeşlerimizin başarısını kıskanır ve sonunda bu kıskançlığı ondan nefret etme noktasına defalarca götürmüş bir toplumun üyeleriyiz. Bu tarih boyunca devam etmiş ve ‘sinat hinam’ dediğimiz sebepsiz nefret bize defalarca trajediler yaşatmıştır.
Boyun ve ense, baş ile kalp arasındaki bağlantı noktasını işaret eder. Boyun zihnin devreye girip duygularımızı kontrol etme ihtiyacını sembolize eder. Sinat hinam hastalığını iyileştirmenin anahtarı ‘boyun’dur. Kendimizi öfkeli, küskün veya kırgın hissettiğimizde mantığımızı kullanmaktır. Sebepsiz nefretin yol açtığı yıkımı onarmamızın yolu, kalbin kalpten yalıtılmasına asla izin vermeyerek mantığımızı yani boynumuzu kullanmaktır.
Hepimiz insanız ve bu nedenle zaman zaman, hatta çoğu zaman kıskançlık hissederiz. Birinin güzel bir tatile çıktığını gördüğümüzde veya duyduğumuzda, onu kıskanırız. Gücümüzün yetmediği bir araba ya da yazlık satın alamıyorsak kıskançlık duymamız doğaldır. Kendisinden yaşça büyük bekâr çocukları olan biri, arkadaşının yirmi yaşındaki kızının nişanlandığını duyduğunda, kıskançlık duyar. Başkalarının mücadele ettiğimiz alanlardaki başarıları bizi kıskanç ve belki kırgın hissettirebilir. İnsan olmanın yanlış bir tarafı yoktur. Bu duygular gayet doğaldır. Yanlış olan bu duyguların esiri haline gelmektir.
Ancak böyle zamanlarda bizim yükümlülüğümüz ‘boynumuzu’ harekete geçirmek, tepkilerimizi ve durumu ele alma şeklimizi kontrol etmek için zihnimizi kullanmaktır. Mantıklı düşündüğümüzde olması gerektiği gibi davranırsak, başka birinin başarısının bizi hiçbir şekilde etkilemediğinin farkına varırız. Başkalarının iyi şansının bizim mutsuz olmamıza neden olmasının mantıklı bir nedeni yoktur. Kalp bu şekilde hissedecektir. Ancak hissettiğinde, olumsuz duygulara karşı koymak için zihni harekete geçirmemiz gerekir. Aklımızı kullanarak, Tanrı’nın dünyayı yönettiğini ve hepimize tam olarak ihtiyacımız olanı, ihtiyacımız olduğu anda verdiğini bilmemiz gerekir.
Bunu yapabilmek hayatımızı değiştirecektir. Başkalarının başarılarını kutlayabildiğimizde, gerçekten sevinebildiğimizde hayat daha mutlu ve keyifli hale gelir. Kıskançlık duygularımızın artmasına izin vermek bizi asla mutlu etmeyecektir. Kendimize verebileceğimiz en büyük hediyelerden biri, diğer insanların başarısıyla mutlu olabilme yeteneğidir. Başkalarının iyi olması ile mutlu olabilmek ‘sinat hinam’ hastalığının tek tedavisidir.