2025'te İran

Selin BARLAS Köşe Yazısı
31 Aralık 2024 Salı

Sağımız solumuz kargaşa içindeyken, her yeni gün korku filmini andıracak olaylar bizi karşılarken ümitlenmeye korkar hale geldim…

Yalnız olmadığımı biliyorum.

Temkinli iyimserliğin bir karşılığının olmadığını da bu sene bana öğretti…

Amerikan Başkanı önümüzdeki günlerde Beyaz Saray’da yerini alacak, İsrail arkasında ABD varlığı ile her canı istediğini yapacak. Her zamanki gibi kimse sesini çıkaramayacak…

Filistin meselesi unutulurken yavaş yavaş herkes yok olan bir halkın sesini duymazdan gelerek normalleştirecek…

Suriye, Lübnan, Yemen ve Irak gibi güvenliği olmayan inşası başlamamış/başlayamayacak ülkeler mezhepçilik üzerinden savaşı büyütecek gibi görünüyor.

Rusya, Ukrayna ile meşgul olurken artık bir uzlaşma sağlanacağı konusunda çeşitli analizler yapılıyor.

Türkiye şimdilik temkinli bir tavırla uzun vadeli sözlerden kaçınırken, bölgenin en önemli güçlerinden İran ne yapacak?

Yeni yıla girerken İran İslam Cumhuriyeti Stratejik İşler Başkan Yardımcısı Cevad Zarifi’nin 23 Aralık 2024 tarihinde ‘Ekonomist’ için yazdığı makaleyi okumak zannımca mühim.

Sizler için yazıyı çevirdim.

Ne olacağını ben bilemem ama belki Cevad bilir…

***

İran’ın bölgesel refah ve güvenlik konusunda atılımları

“Bir uluslararası ilişkiler öğrencisi olarak, küresel diplomasinin ön saflarında geçen on yılların ardından, bunu İran Hükümeti’nin bir temsilcisi olarak değil, yalnızca kişisel kapasitemle yazıyorum. Deneyimlerim, Batı Asya’da özellikle de Basra Körfezi bölgesinde istikrar sağlamanın yalnızca kriz yönetiminden fazlasını gerektirdiğini öğretti. Cesur, vizyoner girişimler gerektiriyor. Bu dönüşümü sağlamak için bir Müslüman Batı Asya Diyalog Derneği (MWADA) kurulmasını öneriyorum.

MWADA, Batı Asya’daki tüm temel Müslüman ülkeleri; Bahreyn, Mısır, İran, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Umman, Katar, Suudi Arabistan, (gelecekteki) Suriye, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen’i kapsamlı müzakerelere katılmaya davet ediyor. Birleşmiş Milletler’den ilgili elçiler de katılabilir. Bu girişim, ortak dinimiz İslam’ın yüce değerleri ile egemenlik, toprak bütünlüğü, müdahale etmeme ve kolektif güvenlik ilkelerine dayanmalıdır.

MWADA, Arapça’da ‘dostluk’ anlamına gelen ve ortak dualarımızın dili olan bu kelime, barışçıl bir ortak yaşamı ve adil ortaklıkları teşvik etmeyi amaçlamalıdır.

Ana öncelik, Gazze, Lübnan, Suriye ve Yemen’de derhal sürdürülebilir, kalıcı ateşkeslerin sağlanmasıdır.

MWADA devletleri arasında bir saldırmazlık paktı ve ek olarak bölgesel kolektif izleme, istikrarı kurumsallaştırmaya, bölgeyi dış müdahalelerden ve iç çatışmalardan korumaya yardımcı olacaktır.

Ekonomik entegrasyon da vizyonun merkezinde yer alıyor. Batı Asya’da karşılıklı bağımlılığın eksikliği, parçalı ticaret ağlarından, bölgesel bankacılık ve ödeme mekanizmalarının geliştirilmesine yetersiz ehemmiyet gösterilmesinden, siyasi rekabetlerden ve dış piyasalara bağımlılıktan kaynaklanmaktadır. Önerilen MWADA Kalkınma Fonu, özellikle çatışma sonrası yıkıma uğramış bölgelerdeki kritik altyapı projelerini finanse edebilir. Ayrıca, Suriye’deki yönetişim reformları ekonomik yardımların bir temeli olarak hesap verebilirliği teşvik edecek, kadınların ve azınlıkların gelişebileceği güvenli ve istikrarlı bir ülkenin temellerini atacak.

Esad sonrası Suriye, hepimiz için büyük bir zorluk teşkil ediyor. Suriye egemenliğini hiçe sayan kontrolsüz İsrail saldırganlığı, Suriye toprak bütünlüğünü zayıflatan yabancı müdahale, İslam Devleti vahşetini hatırlatan korkunç şiddet ve zulüm manzaraları, bir iç savaşa yol açabilecek etnik ve mezhepsel şiddet, MWADA’nın acil dikkatini gerektiriyor.

Filistin’deki insani felaket de bölgesel istikrar için kritik olmaya devam ediyor. MWADA, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını önceliklendirmeli ve halkın beklentilerine tam saygı gösterirken adil çözümleri desteklemelidir. Bu, sadece siyasi çözümleri değil aynı zamanda ekonomik fırsatları ve Filistinlilerin haklarının tanınmasını da içerir. MWADA, ulaşım, enerji boru hatları ve telekomünikasyon ağları gibi altyapı projeleri için verimli bir zemin sağlayacaktır. Bunlar sadece mal hareketini değil, aynı zamanda enerji, bilgi ve hizmet değişimini de kolaylaştırır. Batı Asya’da bağımsızlığın bir ülkenin küresel katma değer zincirindeki payıyla iç içe geçtiğini anlamalıyız.

 

Enerji güvenliği garantileri, karşılıklı bağımlılık için bir başka fırsat sunar. Bölgesel enerji anlaşmaları, yolları korumaya ve sürdürülebilir enerji kaynaklarını keşfetmeye yönelik olmalıdır. İran platosunun ve MWADA topluluğundaki diğer arazilerin güneş ve rüzgâr çiftliklerine uygun, geniş kullanılmamış potansiyeli, temiz enerji üretmek için iş birliği yapmayı, geniş bölge ve ötesi için ekonomik olarak mümkün kılıyor. MWADA, ortak deniz güvenliği devriyeleri de dahil olmak üzere seyir özgürlüğü konusunda yeni bölgesel iş birliğini de müjdeleyebilir. Bölge Hürmüz Boğazı, Süveyş Kanalı ve Bab el-Mandeb Boğazı gibi stratejik geçitlere ev sahipliği yapmaktadır. İran, konumu ve güvenlik uzmanlığı göz önüne alındığında, Hürmüz Boğazı gibi su yollarının güvenliğine katkıda bulunmak için benzersiz bir konumdadır. Diğerleri Süveyş ve Bab el-Mandeb’in güvenliğini sağlama konusunda öncü rol oynayabilir. Hürmüz Barış Çabası veya HOPE -İran tarafından neredeyse beş yıl önce tanıtılan, Hürmüz topluluğunda barış ve istikrarı teşvik etmeyi amaçlayan bölgesel girişimin önemli bir örneğini temsil ederek birçok devleti bir araya getiriyor. Bu öneri, esas olarak İran, BAE ve Suudi Arabistan arasındaki bu ortaklık -bölgenin en etkili iki gücü- kritik bir rol oynayacaktır. Şii ve Sünni Müslümanlar arasında birlik ve kardeşliği teşvik ederek, tarihi olarak bölgeyi istikrarsızlaştıran radikalizm ve mezhep çatışmalarına karşı koyabiliriz.

Nükleer silahlardan arındırılmış bir bölgeye doğru çalışmak ve İran nükleer anlaşmasını (JCPOA) yeniden canlandırmak, bu vizyonun temel bileşenleridir. Bu yaklaşım, yalnızca nükleer silahların yayılmasını ele almakla kalmamalı, aynı zamanda barış ve istikrara yönelik kolektif bir taahhüdü de pekiştirmelidir. MWADA çerçevesi, kültürel değişim, su yönetimi, terörle mücadele ve birlikte yaşama kültürünü teşvik eden medya kampanyaları konularında iş birliğini önceliklendirmelidir.

Diğer katılımcılar gibi, İran da vazgeçilmez bir rol oynayacaktır. Son 45 yılda, ülkem güvenlik ve savunmada olağanüstü bir dayanıklılık ve kendi kendine yeterlilik sergileyerek, sadece yabancı yardımı olmadan değil, aynı zamanda bölgesel güçlerin baskısına rağmen hayatta kalmayı ve hatta gelişmeyi başardı. İran’ın bölgede silahlarını kaybettiği yönündeki yaygın olarak kabul edilen algı, İran’ın direniş güçleriyle vekil-patron ilişkileri olduğu yönündeki yanlış bir varsayımdan kaynaklanmaktadır. Direnişin kökleri, İsrail’in Arap topraklarını işgali ve İslam’ın kutsal yerlerini tahrip etmesi, apartheid, soykırım ve komşularına karşı sürekli saldırganlıkta yatmaktadır. 1979’daki İran devriminden önce de vardı, kök nedenleri devam ettiği sürece var olmaya devam edecek. Bunu İran’a atfetmeye çalışmak, bir halka ilişkiler kampanyasına hizmet edebilir ama herhangi bir çözümü engelleyecektir. Tüm uluslar gibi, İran’da kendi payına düşen zorluk ve hatalarla karşılaştı. İran halkı önemli fedakarlıklar yaptıktan sonra, şimdi direnç ve güvenle cesur adımlar atmaya hazır. Bu tehdit merkezli bakış açısına geçiş, geçen yaz başkanlık kampanyasında Başkan Pezeşkiyan ve benim tarafımdan ortaya konan vizyonla uyumludur.

MWADA, bölgeyi bir savaş alanı olarak değil, ortak fırsatlar ve kolektif refah arayışıyla karakterize edilen bir oluşum olarak, dostluk ve empati merkezi olarak yeniden hayal etmemizi zorluyor. İş birliği, ortak ve sürdürülebilir kalkınma, sosyal adalet ve refah ile yenilenmiş umutlarla tanımlanan bir geleceği şekillendirmemizi sağlayacak anlamlı ve gerçekten de samimi tartışmalara katılmak esastır. Batı Asya’yı barış ve iş birliği ışığına dönüştürmek sadece idealist bir arzu değil, aynı zamanda stratejik bir zorunluluk ve yalnızca bağlılık, diyalog ve ortak bir vizyon gerektiren ulaşılabilir bir hedeftir. MWADA, dönüşüm platformu olabilir. Bu fırsatı, empati, anlayış ve iş birliğinin anlaşmazlık ve bölünmenin yerini aldığı, istikrarlı, refah ve barış içinde bir Batı Asya inşa etmek için değerlendirelim. Devletlerimizin ilgili hükümetlerinde bulunanlarımız geçmişin mahkumları olarak kalmak yerine geleceğe bakmaya başlama fırsatını değerlendirmelidir. Şimdi harekete geçme zamanı.”

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün