Malumunuz olduğu üzere 15 gün evvelki köşemde Emevi Camii başlıklı yazımı, bu caminin ileriki günlerde önemli olaylara şahit olmaya devam edeceğini ima ederek bitirmiştim.
Gün geçmiyor ki Şam ve civarında karmaşık ve beklenmedik olaylara şahit olmayalım. Aynı paralelde sosyal medya -bizim gazetemiz de dahil olmak üzere- basın yayın organları, konu ile ilgili geniş haber ve yorumlar adeta taşıyor.
Eh müsaadenizle kulunuzun da, deyim yerinde ise, bu ‘çorbada’ tuzu olsun…
Önce sizinle kuruluşundan bu yana Suriye Devletinde olup bitenleri paylaşayım…
Suriye Devleti 24 Ekim 1945’te Fransız Mandasından çıktı ve bağımsız devlet özelliğini kazandı; ancak Fransız askerleri oradan Nisan 1946’da ayrıldı. Şükrü el-Kuvvetli ülkenin ilk cumhurbaşkanı oldu.
Bağımsızlıktan sonra ülke içi siyasi istikrarsızlık ve askerî müdahaleler dönemi başladı.
Suriye’nin ilk askerî darbesi, General Hüsnü Zaim tarafından 1949 yılında gerçekleştirildi. Bu dönemde birkaç ay içinde üç darbe yaşandı.
1950’lerde, Arap milliyetçiliği, sosyalizm ve Soğuk Savaş etkisi altındaki ideolojik mücadeleler ülkeyi şekillendirdi.
1956’da Suriye, Süveyş Krizi sırasında Mısır’ı destekledi ve Sovyetler Birliği’ne yakınlaştı.
1958 yılında Suriye, Mısır lideri Cemal Abdülnasır’ın önerisiyle Mısır ile birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni (BAC) kurdu. Ancak birlik, Suriyeliler arasında hoşnutsuzluk yarattı. Ve üç sene sonra yeni bir askeri darbe ile birlikten ayrılarak yeniden tek devlet olarak bağımsızlığını ilan etti.
Baas Partisi 1963’te bir askerî darbeyle iktidara geldi. Sosyalist reformlar başlatıldı, toprak reformu ve sanayileşme gibi politikalar uygulandı. Bu dönemde ülkede otoriter bir yönetim kuruldu ve siyasi partiler yasaklandı.
1970’te Hafız Esad, ‘Düzeltici Hareket’ adı verilen kansız bir darbeyle iktidarı ele geçirdi. Esad, ülkeyi 30 yıl boyunca demir yumrukla yönetti. Bu dönemde:
Suriye, Yom Kipur Savaşı'nda (1973) İsrail’e karşı savaştı, ancak Golan Tepeleri İsrail’in kontrolünde kaldı.
1976 yılında (üç yıl sonra) Suriye, Lübnan’ın iç savaşına müdahale etti ve uzun yıllar Lübnan'da etkili oldu.
1982 yılında Hama’da Müslüman Kardeşler isyanı kanlı bir şekilde bastırıldı.
Hafız Esad’ın 2000 yılında ölümünün ardından oğlu Beşar Esad, cumhurbaşkanı oldu.
11 sene boyunca ülke nispî bir rahat dönem yaşadı. Ancak, 2011’de Arap Baharı’nın etkisiyle Suriye’de rejime karşı protestolar başladı ve nümayişler kısa zamanda iç savaşa dönüştü.
İç savaşta rejim, muhalifler, IŞİD, Kürt gruplar ve birçok dış ülke birbirine girdiler. O tarihten itibaren savaşın aktif çatışma boyutu azalmış olsa da Suriye, bölgesel ve uluslararası güçlerin etkisi altında, parçalanmış bir siyasi ve sosyal yapıya dönüştü.
O tarihten itibaren olanları hepimiz yakından takip ettik. 2015’ten itibaren, Rusya’nın, Esad rejimine askeri destek vermeye başlamasına ilaveten İran’ın da Suriye’ye arka vermesini ve ardından Suriye’ye uygulanan yaptırımları hepimiz canlı yayınlarda dahi gün be gün izledik.
Bu kargaşadan bizler de nasibimiz aldık. Milyonlarca Suriyeli sığınmacıyı ülkemize yerleştirdik.
Bugün itibariyle (aslında şu an itibariyle demem lazım) ülkenin bir kısmı Şam’ı ele geçiren bir teşkilatın kontrolünde olsa da kuzey ve kuzeydoğuda Kürt gruplar, İdlib bölgesinde ise muhalif gruplar varlıklarını ciddi bir şekilde göstermektedirler.
Ayrıca, henüz nasıl davranacakları belli olmayan etnik grupları da dikkate almak lazımdır. Ülkede yaşayan başlıca etnik grupları sayıverelim: Araplar, çoğunluğu Sünni Müslüman olmakla beraber çeşitli mezheplere ve aşiretlere bağlıdırlar. Tabiatıyla Şii, Alevi ve Hıristyan Arapları dikkate almak lazım.
Kürtler çok önemli bir azınlıktır. Bazı rakamlara göre nüfusun yüzde 15’ini teşkil ederler. Genellikle Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda yerleşmişlerdir.
500 ila 600 bin arasında Filistinli mülteci de önemli bir gruptur.
Tüm bunlara Türkmenleri, Dürzileri, Çerkezleri, Süryanileri, Çeçenleri ilave edelim1.
“Bu tabloya bakarak mevcut veya gelecek yönetimlerinin milli birliği sağlamları epey güç olabilir. Üstüne de mevcut ekonomik zorlukları da katarsak neredeyse derin bir çıkmazın içine girildiğini düşünebiliriz…
Son haberlere göre de ülkede münferit şeriatçı tacizler, çeteleşme ve soygun olaylarının artmaya başladığı ifade ediliyor… HTŞ’nin kendine bağlı grupları bile disipline sokmaya zorlanırken böylesi muazzam bir görevin altından nasıl kalkabileceği büyük bir soru işareti2.”
29 Aralık 2024 itibariyle yazacaklarım bu kadar. En büyük temennim Tanrı’nın ülkemizi Suriye’den gelebilecek tehlikelerden korumasıdır.
---
1 Okuduklarımdan anladığım kadarıyla, bu sıraladıklarımdan öte çok sayıda ve değişik görüşlerde gruplar mevcutmuş…
2 Bu paragrafı Emekli Büyük Elçi Sayın Hakan Okçal’ın 24 Aralık 2024 tarihli Ekonomi gazetesinin Ekonomi/Diplomatik sayfasında yayınlanmış araştırmasından aldım.
3 29 Aralık saat 16.00 itibariyle Sayın Şara, Suriye'de anayasanın üç yıl içinde hazır olacağını dolayısıyla seçimlerin dört yıl sonra yapılacağını beyan etti...