Önce aşk vardı

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
8 Ocak 2025 Çarşamba

“Önce aşk vardı. Gökler kat kat kurulmamış, yeryüzü kadem kadem örülmemişken,  aşk vardı. Ay geceye saklanmadan ve gölge güneşe nikâhlanmadan, aşk vardı. Dağlar, yerin boynuna gerdanlık misali takılmamış, yıldızla gökyüzünde billur avizeler gibi yakılmamıştı ve aşk vardı. Hava suyla dertleşip toprak için ağlamamışken ve su toprakla bir olup ateşe kin bağlamamışken, aşk vardı. İmkan boyunduruk altına alınmamış, zaman ve mekan ona cellat kılınmamışken, aşk vardı. Çamur meleklerin elleriyle karışmadan, ruhlar yıllara yenik düşecek bedenleriyle buluşmadan, aşk vardı. Kaderi heceleyen mühürlü defterden ve üzerine ant içilen kalemden önceydi o. Önce yoktu, aşk vardı.

Önce Aşk Vardı, Prof. Dr. Ömür Ceylan’ın Şiirin Aynasında Osmanlı Kültürü incelemesinin adı… Yukarıdaki satırlarla başlıyor kitap… İnanmazsınız belki ama kitabı bir gecede bitirdim. Mecazi aşktan İlahi aşka, Yunus’tan Mevlana’ya, halk şiirinden divan şiirine, Hallacı Mansur’dan Fuzuli’ye, Baki’ye kadar aşktan söz eden kim ya da ne varsa değinmiş hoca, satır satır… Kitabın basın açıklamasında şöyle diyor:

“Divan şiirine iki şekilde nüfuz edilebilir: Birincisi, divanların dünyasına girmekle; ikincisi, divanlardan çıkıp hayata bakmakla. Elinizdeki kitapta her ikisi birden karşımıza çıkıyor. Yazar; Ahmed-i Dai’den Fuzuli’ye, Şeyhülislam Yahya Efendi’den Senih-i Mevlevi’ye âdeta bir kazıya girişiyor ve şiirden hayata, hayattan şiire açılan pencereleri gözler önüne seriyor. Bu zamana kadar bu şiirin hayattan uzaklığına dair dile getirilen bütün töhmetleri her yazıda ayrı bir cevapla geçersiz kılıyor. Kitap; baştan böyle bir ilkeyle yazılmadı elbette, buna lüzum da yoktur. Şiirin içindeki hayatı ve hayatın içindeki şiiri görebilen her göz, ortadaki inceliğe ve bütünlüğe fazlasıyla aşina olur.
Sufiler, bulaşıcı hastalıklar, etkileyici hayatlar, kahve, dilenciler, sahte şeyhler, tıp, müzik, mitoloji, rüya ve elbette aşk. Hangi birisi yok ki hayatımızda? Üstelik bütün bu hayat hengâmesinde aşk ve şiir daima gıptayla izlenecek iki büyük çekim gücüdür. Onlar taşırlar, hayatın yükünü; dün olduğu gibi bugün de.

Büyük kültür ırmağından tatmaya, Osmanlı coğrafyasında adım adım dolaşmaya, bazen bulutlar üzerinde uçmaya bazen yeryüzünde koşmaya ve nihayet ustasıyla birlikte Divan şiirinin derinliklerine dalmaya ne dersiniz?”

Sahiden de o derinliğe dalınca insan, bir daha çıkmak istemiyor yukarıya…Bambaşka bakış açıları, bambaşka çıkış noktalarıyla insanın var olduğu günden bugüne kadar aşkla nasıl haşır neşir olduğu, farklı örnekler ve alıntılarla neredeyse tek tek anlatılmış.

Bana yılbaşı hediyesi olarak almış, çok sevdiğim bir yakınım… Okudukça fakülte yıllarıma, Eski Türk Edebiyatı Metin Şerhi derslerime, ders hocamızın şahane üslubuna, hiçbir seçimin tesadüf olmadığına kadar hayatımla ilgili ne kadar ayrıntı varsa tek tek düşündüm. Şahane denemeler var kitabın içinde ama bana göre aşkla ilgili çok sağlam bir derleme adeta… İnsan; kim olduğunu, içinde ne olduğunu, hayatın anlamını yeniden kavrıyor kitabı okuyunca…

Edebiyat kadar, dil kadar ve bu ikisinin en güzel noktada birleştiği aşk kadar güzel, özel, üzerinde defalarca durulsa da her zaman yeni şeyler söylenebilecek başka bir konu yok bana göre… Kim ne zaman, nerede ne yazarsa yazsın; hep, en yeni, en güzel ve en özel olur bu konu… Çünkü herkes aşktan başka bir şey anlar, onunla ilgili başka bir şey yazar. Aşkın tanımını yeniden yapar, ayrıntılarını en baştan düşünür ve sırrına yeniden erer… Tanrı’nın bilinmek ve sevilmek isteğiyle insanı yarattığına inanan tasavvufun özünde de aşk var, “Hakikat iki güç veya nitelikten oluşur; Alma arzusu ve verme arzusu. Verme arzusu vermek istediği için bir alma arzusu yaratır, bu nedenle daha yaygın biçimde kullanılan adı 'Yaratan'dır. Bu yüzden inanca göre tüm yaratılış bu alma arzusunun tezahürleridir” diyen Kabala’da da… Bu iki felsefi yaklaşımda da aynı yerde buluşuyor insan… Önce aşk vardı. Hayat, aşkın ardından var oldu. Onu daha iyi anlamanın yolu, sevgiden geçiyordu.

Ben bile kaç kere yazdım aşkı, bilmiyorum. Farklı sebeplerle kaç kere yaptım tanımını yeniden, kaç kere soru diye sordum sınavlarda, kaç kere başa sardım satırları; bilmiyorum.

Karmakarışık olan dünyada, hiçbir yanlış yola sapmayan, var olduğu günden beri saflığını, güzelliğini, sonsuzluğunu asla kaybetmeyen tek duygu aşk…

Kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. İnsan olmanın sırrına ve güzelliğine bir kere daha ereceksiniz…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün