Her gelen yeni yıl hepimize bir umut, yapamadıklarımızı yapmayı dilediğimiz, öncekinden çok daha fazla beklentileri barındıran yepyeni bir 365 gün demektir. Eskisini uğurlarken neler yaptığımızı düşünmek ya da kâğıda dökmek ise âdettendir. Özetle bir yılı gönderirken geçen 365 günün muhasebesini yapar, gelecek 365 günü ise heyecanla karşılarız.
2025 yılı küresel ölçekte belirsizliklerle başlıyoruz yıla. Dört bir yanımızda savaşlar, göçler, birbirinden zor yaşam koşulları varken, 20 Ocak 2025 tarihinde tahta yeniden çıkacak olan Trump’ın ikinci döneminin belirsizlikleri bütün ülkeleri geriyor.
2024 yılının muhasebesine içeriden başlayalım.
28 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçiminden Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi ile birlikte, daha önce Türkiye ekonomisinin Çin olacağı, ülkede ihracatın patlayıp refahın tüm kesimlere yayılacağı vaadiyle uygulanan Nas Ekonomisinden tornistan edilmiş ve ‘Ortodoks Ekonomi Programları’na Mehmet Şimşek önderliğinde geri dönülmüştü. Hazine ve Maliye Bakanı olarak atanan Mehmet Şimşek ve onunla uyumlu yeni Merkez Bankası yönetimi Türkiye’yi içine düştüğü yüksek enflasyon ortamından kurtarmak amacıyla bir dizi politika seti uygulamaya koydu.
2024 yılının geneline baktığımızda Merkez Bankası tarafından yürütülen bir enflasyonla mücadele programını görüyoruz. Para politikasının ana otoritesi para politikasına ilişkin kararlarla enflasyonla tek başına mücadele etmeye çalışıyor. Para politikasına destek bir maliye politikası yok. Kur politikasının ise kuru belirli bir seviyede sabit tutmak olduğunu Dolar/TL’nin performansından anlıyoruz. Yabancı girişi de 2024 boyunca son derece sınırlı oldu.
Ekonomi yönetimi kamunun tümünü kapsayacak bir tasarruf paketi ortaya koyamadı. Zaten kamunun da tasarruf etmek yönünde bir isteği yok. Bütçeyi tasarruflar yönünden toparlamak mümkün olmayınca gelir artırımı için yeni vergilerin üretilmesi ya da mevcutların artırılması yoluna gidildi. Dolaylı vergilerdeki artışlar yine en çok zararı orta ve düşük gelirli kesime verdi.
Enflasyona mücadele ise 2023 yılının yüksek enflasyonundan gelen baz etkisi sayesinde ilerliyor. Bir dezenflasyon süreci var ancak özellikle yılın son üç ayındaki enflasyon gelişmeleri kaygı verici oldu. Aylık fiyat hareketleri hala birçok batılı ülkenin yıllıkta görebileceği rakamlara tekabül edebiliyor.
Enflasyonla mücadeleyi tek başına yürüten Merkez Bankasının bu şartlar altında başarılı olduğunu söyleyebilmek mümkün gözükmüyor. 2025 yılı enflasyon tahminini 2024 yılının büyük bir bölümünde yüzde 14 olarak koruyan Merkez Bankası, 8 Kasım 2024 tarihinde yılın son enflasyon raporunda yüzde 21’e yükseltti. Rakam olarak bakınca küçük bir düzeltme gibi gözükse de yüzde 14’ten yüzde 21’e çıkış yüzde 50’lik bir yanılma anlamına geliyor.
Yüksek faiz ortamı uzun dönemdir bilinçli bir şekilde zenginleştirilen üst gelir grubunu daha da zengin hale getiriyor ve ülke genelinde gelir adaletsizliği son yıllarda epey arttı. Bu gelir grubuna ilişkin maliye politikası yönünden hala bir uygulamanın gelmemiş olması da şaşırtıcı bir durum olarak karşımıza çıktı.
Bütün bunlar olurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 28 Aralık 2024 tarihinde partisinin Bursa 8. Olağan İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada “Faizi kesinlikle indirmeye başlayacağız. 2025 yılı bunun işaret yılı olacaktır. Faiz inecek ki enflasyon da insin. Bu adımı atacağız, bu artık bizim olmazsa olmazımız” sözleri II. Nas Ekonomisi Dönemine mi giriyoruz acaba diye hepimizde kuşkular uyandırdı. 2025 yılı için nur topu gibi bir bilinmezliğimiz böylece doğmuş oldu.
İhracatçı yönünden çok zor bir yıl oldu 2024.
Kurun sürekli aynı seviyede tutulması, yurt dışında artan hammadde fiyatları, içeride yüksek enerji maliyetleri, vs. nedeniyle ihracatçının hem maliyeti çokça arttı hem de dış pazarlarda rekabet edemez hale geldi. İhracat rakamları düşerken, kurun sabit seviyesi tüketim malı ithalatını adeta patlattı.
Özetle işverenin mutsuz, işçinin mutsuz, alım gücü düştüğü için hane halkının mutsuz, yüksek gelir grubunun ise hesapsızca harcadığı bir yıl oldu 2024.
2025 yılına girerken artık dünyanın başında bir Trump bilinmezliği de var. Başkan Trump’ın ilk 100 günü çok önemli. Güçlü dolarla çalışmayı seviyor. Bu gelişen ülkeler için çok iyi haber değil.
İçeride ise Merkez Bankamız bu yıl sekiz toplantı yapma kararı aldı. On iki toplantıdan sekiz toplantıya düşmek her toplantıda faiz indirimi beklentisini ortaya koyacaktır. Üstelik birçok toplantıda Fed öncesi karar vermek durumunda kalacaklar. Kendi adıma gereksiz yere bu finansal meydan okumaları hiç sevmiyorum. Merkez bankaları yöneticilerinin bireysel hırslarına kurban edilmeyecek kadar değerli kurumlar.
Asgari ücrete yapılan zam oranından (yüzde 30) bu yıl için bir seçim düşünülmediğini anlıyoruz. Merkez Bankası gerekli sıkılaşmayı sağlayamazsa 2025 yılında enflasyonun yüzde 21 seviyesini görmesi zor gözüküyor.
Yapısal reformlar anlamında bir ilerleme 2024 yılında olmadı, 2025 yılında da beklemek çok gerçekçi gelmiyor.
Dilerim 2025 yılı tüm olumsuzlukların üzerimizden atıldığı, aklın ve bilimin taassuba galip geldiği, modern dünyaya adaptasyonun vasatlığa teslim edilmediği bir yıl olur.
Herkesin tüm dileklerinin gerçekleşeceği muhteşem bir yıl diliyorum.