Nüfus azalması çağına hoş geldiniz!
14. yüzyılda nüfusun azalmasının sebebi ölümcül bir hastalıktı. Bugün ise düşüş, tamamen insanların kendi seçimlerinden kaynaklanıyor. Veba salgınının ardından nüfus hızla artarken, günümüzde demografik gerçek artık hızlı artış değil, yavaşlayan nüfus ve hızla yaşlanan toplumlar.
Bazı ülkelerde yıllık ölümlerin sayısı, yıllık doğumları aşmaya başladı. Şu anda dünya genelinde yaklaşık 60 ülkenin nüfusunun azaldığı tahmin ediliyor. Projeksiyonlara göre, 2050 yılında bu duruma sahip ülke sayısının 130'a yaklaşması bekleniyor.
2100 yılında bazı ülkelerde oldukça ilginç bir tablo ortaya çıkacak. Güney Kore’nin bugün 52 milyon olan nüfusu 2100 yılında 20 milyona düşecek. Çin’in nüfusu 1,4 milyardan 633 milyona, Japonya’nın ise 123 milyondan 76 milyona gerileyecek.
Nüfusu azalan bir dünya, aynı zamanda hızla yaşlanan bir dünya haline gelecek. 2050 yılına kadar 60 yaş ve üzeri nüfusun iki katına çıkarak 2,1 milyara ulaşması bekleniyor. 80 yaş ve üzeri nüfus ise 3 kat artarak 426 milyona çıkacak. Bazı ülkelerde yaşlıların sayısı, çocukların sayısını aşacak.
Nüfus yaşlanması, zengin ülkelerde ekonomik büyümeyi yavaşlatacak ve sosyal refah sistemlerini zolayacak. Zengin olmayan ülkelerde ise yaşlanan nüfusa destek ve bakım sağlamak için yeterli kaynaklar bulunamayacak.
Nüfusu azalan toplumlarda küçülen aile yapıları, ne yazık ki 80 yaş üzeri yaşlıların bakımını zorlaştıracak. Hükümetler bu açığı kapatmaya çalışsa da, teknolojik gelişmeler önemli katkılar sunsa bile, şu an için bu durum ütopyayadan çok distopya olasılığına yakın görünüyor.
Nüfus azalması ve yaşlanmanın bir sonucu olarak, göçler gelecekte bugün olduğundan çok daha önemli hale gelecek. Yaşlı toplumlar, genç göçmenleri tam anlamıyla kendi kültürlerinin içine çekemeseler de, pragmatik göç stratejileri nüfusu azalan toplumlar için ekonomik faydalar sağlayacak. Nüfuslar küçüldükçe, hükümetler göçmenler için rekabet etmek ve yurtdışından yetenek çekmeye daha fazla önem vermek zorunda kalacaklar. Ancak aşırı göç ihtiyacı, toplum içi dengeleri sarsabilir ve kaçınılmaz olarak bazı çatışmalara yol açabilir.
Yarının dünyası çok daha Afrikalı olacak. Bugün dünya nüfusunun yaklaşık yedide biri Sahra Altı Afrika'da yaşıyor. Ancak bu bölge, dünyadaki tüm doğumların neredeyse üçte birine ev sahipliği yapıyor. Bu nedenle, önümüzdeki nesillerde Afrikalıların dünya iş gücü ve nüfusundaki payı muazzam ölçüde artacak.
Sayıca azalan ve yaşlanan nüfusların, jeopolitik güç dengelerini değiştirmesi kaçınılmaz görünüyor.
Hindistan, şu anda dünyanın en kalabalık ülkesi ve en azından birkaç on yıl daha büyümeye devam edecek gibi duruyor. Demografik trendler, Hindistan’ın 2050'de lider bir güç olma potansiyelini neredeyse kesinleştiriyor. Belki de ABD’nin liderliğini en çok zorlayacak ülke Çin değil, Hindistan olacak.
Çin artık nüfusu azalan ülkeler arasında yer alıyor. Dünyanın en büyük ekonomisi olan ABD’yi geride bırakması öngörülen Çin, bu hedefe ulaşma konusunda eskisi kadar göz kamaştırmıyor. Uzun süredir küçülen iş gücü ve artan sosyal refah maliyetleri, Çin'in ekonomik kalkınmasını sürdürme çabalarını önemli ölçüde zorlaştırıyor. Bu durum, Asya-Pasifik bölgesindeki güvenlik dinamiklerini potansiyel olarak etkileyebilir.
Avrupa’da da durum pek iç açıcı değil. 2050 yılına kadar bu bölgede birçok ülkede nüfus azalması ve çalışma çağındaki insanların oranınında düşüş bekleniyor. Ancak Avrupa Birliği ülkeleri, dünya rekabetinde geri kalmamak için ekonomik büyümeyi sürdürmek zorunda. Bunun için göçmenlerden oluşan yoğun bir iş gücüne ihtiyaç duyacaklar.Olası bir aşırı göç Avrupa’nın milliyetçilik damarını çatlatabilir ve gelecekte huzurlu bir yaşam ortamını imkansız kılabilir.
ABD’ye gelince, potansiyel rakiplerle karşılaştırıldığında demografik temelleri oldukça sağlam görünüyor. Yaşlanan nüfusa karşı dengeli bir göç planı sürekli olarak gündemde tutuluyor. Nüfus artışının devam etmesi, ABD’nin küresel gücünü artırmaya devam edeceğine işaret ediyor. Amerika Birleşik Devletleri, yaklaşan küresel nüfus azalması ve yaşlanmasına karşı en önemli jeopolitik istisnalardan biri olmaya devam edecek gibi.
Demografi, ulusal gücü şekillendiren temel unsurlardan biridir. Bu alandaki değişimler, jeopolitik gerilimleri artırabilir. Azalan ve yaşlanan nüfuslar, bu yükü kaldıramayarak krizleri derinleştirebilir ve çeşitli çatışmalara yol açabilir.
"Latincede 'Vae', 'eyvah' veya 'yazık' anlamına gelir. Abraham Lincoln’ün ‘Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu, onu yaratmaktır’ sözünü hatırlamak, insanlığı kaostan kurtarabilir. Aksi takdirde, geleceğimiz tam anlamıyla bir 'vae' olabilir."