Nöroçeşitlilik: Farklılıklarımızda buluşmak?

Yankı YAZGAN Köşe Yazısı
8 Ocak 2025 Çarşamba

Nörogelişimsel bozuklukları olan kişilerin durumlarını bir bozukluk perspektifi ile almanın dışlayıcı ya da damgalayıcı sonuçları olabileceği deneyim ve kaygıları ile nöroçeşitlilik kavramı arasındaki ilişkiden çıkan bir yazı okuyacaksınız. Özellikle tipik gelişim çizgisinden uzaklaşmış olsalar bile bu atipikleşmenin getirdiği farklılaşmanın hayat üzerindeki engeli daha az belirgin ya da şiddetli olan kişilerin benimsediği düşünülen  nöroçeşitlilik) kavramı, insan beyninin farklı şekillerde çalışmasına bağlı olarak ortaya çıkan doğal bir durumu varsayar. Otizm, DEHB (dikkat eksikliği/hiperaktivite), disleksi gibi nörogelişimsel durumları birer ‘hastalık’ ya da ‘bozukluk’ olarak görmek yerine, insan gelişim çeşitliliğinin bir yansıması olarak kabul etmeyi, biyolojik çeşitlilik gibi doğal ve olumlu bir kavram olarak düşünmemizi önerir.

Kavramı ilk ortaya atanlar, nörogelişimsel farklılıkların birer dezavantaj olmaktan çok, topluma katkı sağlayan özgün yetenek ve perspektifler sunan bir durum olarak görürler. Tanılama sistemlerinin durumu insanların farklılıklarını ya da başkalıklarını doğru açıklamadığı hatta o kişilerin aleyhine durumlar (damgalanma) doğurabildiğine ilişkin görüşler bu bakışı besliyor.

‘Nöroçeşitli’ (şimdilik daha iyi bir terim bulana kadar bu tercüme terimi kullanacağım) bireylerin damgalanmaktan korunmasını sağlayan bu perspektif, onların eksikliklerini değil, yeteneklerini vurgulayan bir yaklaşım gerektirir. Örneğin, otizm spektrumundaki bir birey, sosyal iletişimde zorlanabilir; ancak detaylara odaklanma, görsel düşünme ya da yaratıcı problem çözme gibi güçlü yönlere sahip olabilir. Bu noktada toplumun, bireyin ‘normalden sapma’ olarak görülen özelliklerini değil, bireyin kendine özgü bir katkı sağlayabileceği alanları fark etmesi önemlidir. Etiketleme yerine merakla yaklaşmak, anlayış ve empati kapılarını açabilir.

Öte yandan, nöroçeşitlilik kapsamında görülecek durumların kişinin hayatında yol açabileceği engelleri göz ardı etme, azımsama gibi sonuçlara karşı uyanık olmak gerekir. Özellikle otizm ya da DEHB gibi sorunları olup, bu sorunların yarattığı ve toplumsal düzenlemelere rağmen ağır engeller yaşayan kişiler yaşadıkları durumda ‘pozitif’ ya da ‘avantaj sağlayıcı’ bir durum görmediklerini söylüyorlar. Bu şekilde bakıldığında yaşadıkları acıların, zorlukların sadece bir bakış açısı değişikliği ile bir yere gitmeyeceğini hatırlatıyorlar.

O zaman nöroçeşitlilik perspektifinin getirdiği tartışmayı, konuyu nasıl geliştirebiliriz? Tanılanmış ya da tanılanmamış her atipik gelişimli bireyin gelişim hakkını sağlama alacak bir araç olarak kullanabilir miyiz? Buna net bir cevabım yok, tartışmayı genişletmek, her bir durum için olumlu sonuçların nasıl gerçekleşeceğine ilişkin…

Okullar ve İşyerleri

Nöroçeşitlilik anlayışı eğitimden iş hayatına kadar geniş bir çerçevede nasıl hayata geçirilebilir? Farklı görüşler almak ihtiyacını hissediyorum. Ama bazı genel fikirleri yansıtayım.

Kapsayıcı bir öğrenme ve yaşama ortamı oluşturmak, nöroçeşitli bireylerin potansiyellerini gerçekleştirebilmesi için kritik önem taşır. Ancak bu yalnızca fiziksel erişimle sınırlı değildir; asıl mesele, duygusal bir iklim yaratmaktır. Bu, herkesin kendini değerli, anlaşılmış ve kabul edilmiş hissettiği bir atmosfer anlamına gelir.

Eğitim sisteminin rolü ne kadar önemli? Örneğin, sınıflarda öğretmenlerin bu farkındalığa sahip olması durumu nasıl değiştirir?

Eğitim sisteminin bu tür durumlara duyarlı olması, çocukların potansiyelini daha iyi kullanabilmesi için bir temel oluşturuyor. Öğretmenlerin bu konularda eğitilmiş olması, sınıf içi düzenlemelerde ve çocuğun bireysel ihtiyaçlarına yönelik çözümler üretmede büyük fark yaratıyor. Örneğin, DEHB’si olan bir çocuğun dikkatini toplamasını kolaylaştırmak için daha kısa süreli ve hareket içeren ders uygulamaları yapılabilir. Ayrıca sınavlarda ek süre verilmesi veya farklı sınav formatlarının uygulanması da büyük önem taşıyor. Ancak bu yapılırken ihtiyacı daha az olanların ‘haksızlık’ algısının ele alınması, farklılık ve başkalık nedeniyle oluşan eşitsizliği gidermek amaçlı bir ‘haksızlık’ olduğunun vurgulanması, ruh sağlığındaki değişkenlikler ve gelişim düzeyindeki farklılaşmaların yarattığı engellerin herkes için ortadan kaldırılması üzerinde durulması gerekir. Toplumsal kabul ve destek doğuracak bir farkındalık ise, önceki değişik yazılarda değindiğimiz, okullardaki barışçı, eşitlikçi iklimin varlığına bağlı olacaktır.

Kapsayıcılık, yalnızca fiziksel bir uyumu değil, duygusal güvenliğin tesis edilmesini de içermelidir. Nöroçeşitli bireyler, çevrelerinden sıklıkla yanlış anlaşılma korkusuyla geri çekilebilirler. Bu yüzden, her bireyin farklı bir hızda öğrenebileceği, farklı bir şekilde ifade edilebileceği ve buna saygı duyulan bir ortam oluşturulmalıdır.

Eğitim ve farkındalık çalışmaları

Toplumdaki damgalamanın önemli bir kısmı bilgi eksikliğinden kaynaklanır. En azından nisbeten kolayca giderilebilecek bir eksikliktir. İş yerlerinden okullara kadar her alanda, nöroçeşitliliği tanıtan eğitim programlarının uygulanması, bu konuda açık diyaloglar yürütmek, yanlış anlamaların önüne geçebilir.

Eğitimde ve iş dünyasında tek tip beklentiler yerine esnek sistemler geliştirmek, bireylerin kendi yollarını çizmelerine olanak tanır. Örneğin, iş yerlerinde sessiz odalar veya farklı iletişim biçimlerine açık iş birliği yöntemleri oluşturmak, nöroçeşitli bireylerin verimliliğini yaşam doyumlarını artırabilir.

Küçük adımlar

Nöroçeşitlilik, farklılıkları tolere etmek ya da acımaya dayalı bir hayır işi gibi yapılan kapsayıcılık değildir. Bu farklılıkların bir arada nasıl işleyeceğini, tasada, kıvançta bir toplumun oluşumuna katabileceklerini anlamakla ilgilidir. Kapsayıcı bir duygusal iklim yaratmak için küçük ama etkili adımlar atılabilir.  Bir bireyin kendini ifade etme biçiminden ötürü yargılanmamasını sağlamak, sınıf içinde farklı öğrenme yollarına açık olmak gibi..

Nöroçeşitlilik bakış açısıyla yapılacak düzenlemeler.yalnızca belirli bireylerin hayatını kolaylaştırmaz; tüm toplumun farklı düşünme yollarından beslenerek daha yaratıcı, empatik ve dayanıklı olmasını sağlar. Bu nedenle, nöroçeşitliliği anlamak ve benimsemek, bir tercihten çok bir zorunluluk olarak görülmelidir.

Toplumun genel olarak nöro-çeşitliliği bir eksiklik değil, bir farklılık, bazı düşünürlere göre ‘başkalık’, olarak kabul etmesi gerekiyor. Bu anlayış, ayrımcılığı azaltmanın ve bireylerin hayat kalitesini artırmanın en önemli adımlarından biri. Özellikle Otizm Spektrum Bozukluğu’nda gördüğümüz gibi, bireylerin toplumdaki yerini bulmaları için yalnızca onların uyum sağlamasını beklemek yerine toplumun da bu farklılıklara uyum sağlaması gerekiyor.

Yeni kuşaklar

Nöroçeşitlilik kavramının kuşak farkının getirdiği bir yanı da var. Örneğin, otizmli çocukların anne-babaları çocuklarının bu problemden kurtarılması için değişik yöntemlerle emek sarf ederken bu çocuklar büyüdüklerinde kendilerinin oldukları gibi kabul edilmesini bekliyorlar. Farklılıklarının bir dışlanma ya da kapsanmama gerekçesi olarak değil, bir toplumsal çeşitliliğin içerisinde, ve biyo-çeşitlilikte olduğu gibi özel önemi olan ve korunması gereken bir durum gibi görülmesi gerektiğini düşünüyorlar.

DEHB ve otizm hakkındaki bir konuşmama dinleyici olarak gelmiş bir gencin söz alıp katılımcılara söylediği gibi: “Sizin gibi olmaya çalışmaktan ötürü yıpranıyorum, yoruluyorum hatta kendimi kamufle edebilirsem ediyorum. Bu tür bir çeşitliliğe özgü bir farklılığımın olduğunu sezdirmemeye çalışıyorum. Bu benim ruh sağlığımı bozuyor, yoruyor. Benim sizin iletişim dilinizi öğrenmemi bekliyorsunuz. Siz niye benim dilimi öğrenmeye çalışmıyorsunuz?” Bu hem bir soru, hem bir davet.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün