Büyük grup psikolojisi, yas tutma ve Amerikan halkının Trump kararı

Ferhat ATİK Köşe Yazısı
8 Ocak 2025 Çarşamba

Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, Amerikan halkının yalnızca politik tercihlerini değil, aynı zamanda kolektif psikolojik süreçlerini de anlamayı gerektiriyor. Politik psikoloji dehası kabul edilen ve Jimmy Carter’ın da yakın dostu olan Prof. Dr. Vamik Volkan’ın ‘büyük grup psikolojisi’ kavramı ve Erik Erikson’un ‘yas tutma’ dinamiği, halkın bu tür bir kararını daha derin bir bakış açısıyla değerlendirmemize olanak tanır. Bu bağlamda, Trump’ın liderlik figürü, Amerikan toplumunun geçmiş travmalarını, kimlik arayışını ve bölünmüşlüğünü nasıl yansıttığını görmek mümkündür.

Dr. Volkan’a göre büyük grup psikolojisi, bireylerin bir gruba ait olma ihtiyacı ve bu grup içindeki kimliklerini koruma çabalarıyla şekillenir. Bir grup, liderini seçerken, sadece rasyonel değerlendirmeler yapmaz; lider, grubun tarihsel travmalarına ve mevcut endişelerine dokunmalıdır.

Trump’ın liderliği, Amerikan halkının belirli kesimleri için, ekonomik sıkıntıların ve sosyal değişimlerin getirdiği kaygılar karşısında bir güvence olarak görüldü. “Make America Great Again” sloganı, bu kesimlerde, geçmişte daha iyi olduğu düşünülen bir döneme dönüş arzusunu tetikledi. Bu durum, Dr. Volkan’ın belirttiği şekilde, büyük grup psikolojisinin kimlik inşası ve travmatik geçmişle başa çıkma süreçleriyle açıklanabilir.

Özellikle 11 Eylül saldırıları ve 2008 ekonomik krizi gibi kolektif travmalardan etkilenen Amerikalılar için Trump, geçmişin “güçlü Amerika” imajını canlandıran bir figür olarak algılandı. Volkan’ın teorisine göre, tehdit altında hisseden bir grup, güçlü bir lider arayışına girer ve bu liderin eksiklerini göz ardı etme eğilimi gösterir. Trump’a verilen destek, işte bu psikolojik dinamiklerin bir sonucu olarak değerlendirilebilir.

Erik Erikson’un psikososyal gelişim teorisinde yer alan yas tutma kavramı, bireylerin ve toplumların geçmiş kayıplarını kabullenme ve işleme süreciyle ilgilidir. Yas tutma, sadece bireysel değil, aynı zamanda kolektif bir deneyimdir ve toplumların psikolojik dengesi üzerinde önemli bir rol oynar.

Trump’ın liderliğinin bir diğer boyutu, Amerikan halkının bazı kesimlerinde yaşanan kayıpları temsil etmesidir. Bu kayıplar, yalnızca ekonomik ya da kültürel değerlerin kaybı değil, aynı zamanda bir ulusun eski kimliğine duyduğu özlemle ilgilidir. Erikson’un teorisine göre, yas sürecini tamamlayamayan bir toplum, geçmişe saplanıp kalabilir ve geleceğe yönelik sağlıklı adımlar atmakta zorlanabilir.

Trump, özellikle muhafazakâr gruplar için, bu kayıpların yasını tutmanın bir yolu oldu. Onun liderliği, hızlı değişim ve modernleşme karşısında geleneksel Amerikan değerlerinin korunması adına bir direniş simgesine dönüştü. Bu durum, geçmişin kayıplarını telafi etme arzusu ve yas sürecinin tamamlanmamış olmasıyla ilişkilendirilebilir.

Bir liderin yeniden seçimi, yalnızca bireysel tercihlere dayalı bir olay değildir; bu karar, toplumun tarihsel, sosyolojik ve psikolojik süreçlerinin bir yansımasıdır. Amerikan halkının Trump’ı yeniden başkan seçmesi, bu bağlamda adil bir perspektiften incelenmelidir.

Trump’ı destekleyenler için bu karar, ekonomik kaygılar, kültürel değerlerin korunması ve güçlü liderlik ihtiyacının bir tezahürüdür. Ancak, muhalifler için bu seçim, demokratik normlardan sapma ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirme riski taşımaktadır. Bu iki zıt perspektif, Amerikan toplumunun derin yarılmasını ortaya koymaktadır.

Adil bir değerlendirme için, Trump’ı destekleyenlerin kaygılarını ve yas sürecini anlamak önemlidir. Yas tutma sürecinde bireyler ve toplumlar, kaybettikleri değerleri geri kazanmaya yönelik tepkisel hareketler sergileyebilir. Trump’ın liderliği, bu tür tepkisel bir hareketin ürünü olarak değerlendirilebilir.

Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, Amerikan halkının kimlik arayışını ve yas tutma sürecini anlamayı gerektiriyor. Vamik Volkan’ın büyük grup psikolojisi, liderliğin grup kimliği üzerindeki etkisini; Erik Erikson’un yas tutma kavramı ise geçmiş kayıpların toplumsal psikoloji üzerindeki rolünü açıklamaktadır.

Amerikan halkının Trump’a yönelik desteği, yalnızca politik bir tercih değil, aynı zamanda kolektif bir geçmişle yüzleşme ve bu geçmişi işleme sürecidir. Bu süreci adil bir şekilde değerlendirmek, tüm tarafların ihtiyaçlarını ve duygusal süreçlerini anlamaktan geçmektedir. Toplumların lider tercihleri, yalnızca bugün için değil, aynı zamanda geçmişin gölgeleri ve geleceğin belirsizlikleri için de şekillenir. Trump’ın liderliği, Amerikan halkının bu karmaşık psikolojik süreçlerinin yansımasıdır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün