“Gezmek olsun da neresi olursa olsun” derdim. Amaç yalnız yeni yerler görmek değil, erken yaşta aile sahibi olunduğunda, sorumluluk katsayısı arttığında, hayatın başlangıcı sayılsa da, genç çiftler ev, iş, çocuk üçgeninin dışına çıkıp ortam değiştirmek için can atarlar. O süreçte anneanne/babaanneler çok daha genç olduklarından çocukları onlara emanet edip birkaç gün tatile çıkmak sorun değildi.
Otobüsle yola çıkıldığında her ihtiyaç molasında, tuvaletlerin temizliği, anlayışımıza ters düştüğünden Antalya’ya varana kadar 18 saat boyunca doğal ihtiyaçlarımızı kendimize saklamak bile dert sayılmazdı.
Kısa mesafelere arabayla gittiğimizde, ‘ivedi kahve’ ihtiyacına fazladan zaman ayırmak gerekmez; bir an önce konaklayacağımız yere varmayı hedeflerdik.
Olanaklar kısıtlı, şartlar daha iptidai idiyse de karnımız ağrıyana kadar gülmenin, kahkaha atmanın, yaptığımız seyahatler arasında en değerlileri olduğunu ilerleyen yıllarda idrak edecektik.
↔↔↔
Zamanla güvenilir birkaç seyahat acentesinin turları duyulmaya başlandı. 20-25 kişinin müdavimine dönüştüğü nezih gruplardı. Başarılı olmalarının başlıca nedenlerinden biri, tur sahiplerinin gezilere bizzat katılmasıydı. Aksaklıklar anında giderilir, sorunlar müşteriye hissettirilmezdi.
Derken sektör genişledi. Beş günde yedi şehir gezdiren, ‘bavul aç, bavul kapa’ tarzı acenteler çoğalmaya başladı. Fiyatlar uygundu. Buna karşılık gruplardaki kişi sayısı 35-40’ı bulmuştu. Farklı kesimlerden bir araya gelen insanların her an uyum içinde olmaları her zaman mümkün olmuyordu. Rehberler buluşma noktasına vaktinde gelmeyenleri turistik eşya satan dükkânlardan toplarken, çantasını bir kafede unutan bayanla koşuştururken, diğer yandan haber vermeden tuvalete gidenleri otobüse yetiştirmeye çalışır. Bu tempoda beş güne yedi şehir gezmek zor olmuyor. Söz konusu acenteler el değiştirmiş olsalar bile, ödeme koşullarının uygunluğu açısından hâlâ rağbet görüyor.
↔↔↔
İnsanların dünyaya bakış açısı, her an yenilenen teknolojiyle bilgi akışına anında ulaşılması, şüphesiz seyahat anlayışını değiştirecek. Kültür turları, nehir turları, gemiyle kıtalararası seyahat, Dubai gibi alışveriş turları her zaman klasikler arasında kalacak.
Şimdilerde tercihim seyahat tarzına güvendiğim az sayıda kişiye danışarak planladığım, araştırdığım rotanın içini isteklerim doğrultusunda geliştirerek keyifle koşuşturmadan gezmek.
Uzak yöreler takvim sayfalarının gerisinde kaldı. Bir süredir, ‘kız-kıza’ geziler haricinde ‘kalabalık’ grup gezilerinden eskisi kadar keyif almıyorum. Zaman açısından daha esnek olabilmek, köprüyü yürümek yerine oturup çevreyi gözlemlemek istiyorum. Sabahın beşinde kümülüs bulutlarını izlemek için esneyerek minibüse binmek de istemiyorum. Kısacası yorgunsam planlanmış bir günü yarıda bırakıp vicdan azabı yaşamayı da aklımdan geçiremiyorum. Fazla konformist oldum galiba. Yine de sağlık el verdikçe yeni ufuklara açılmanın dinamizm getirdiğine inanıyorum.
↔↔↔
Artık turla seyahat etmiyorsam da, seyahatle ilgili her tür kitapçığı, broşürü incelemeyi severim. Muhakkak gitmediğim veya zaten gitmiş olduğum yerler hakkında yeni bir bilgi edinirim.
Broşürlerde en çok dikkatimi çeken, gezi programında, “UNESCO Dünya Kültür Mirası kapsamındaki filanca yeri gezeceğiz” ibaresinin sıkça geçmesidir. Bazen duraksarım. Bu kadar çok miras hala gerçekten ayakta duruyor mu? Biraz araştırdım. BM’ye bağlı UNESCO Dünya Mirası listesine kaydolmak hem uluslararası bir prestij, hem de ulusal ekonomiye gelir sağlayan önemli bir kaynak.
1972’de 195 devlet tarafından onaylanan bir sözleşmeyle özel kültürel veya fiziksel öneme sahip yerler Dünya Mirası listesine dâhil edildi. Halen listeye kayıtlı 1199 kültürel ve doğal varlık bulunmakta. Söz konusu alanlar belli koşullarla Dünya Miras Fonu’ndan destek alırlar. Dört yılda bir Genel Kurul tarafından seçilen 21 UNESCO üyesi ülkelerden oluşan komite Dünya Mirası listesini günceller. Özetle herhangi bir nedenden korunamayan veya erozyona uğrayarak kaybolmaya yüz tutmuş kültür mirasları listeden çıkartılır.
2024 yılı itibariyle 168 ülke arasında, İtalya sahip olduğu 60 Dünya Mirası ile ilk sırada yer alıyor. Akdeniz ülkelerine olan hayranlığımı bu sonuca bağlayamam elbet, ama İtalya’nın her köşesi ayrı güzel.
Şartlar doğrultusunda yakın/uzak, küçük/büyük seyahatleri ertelememek insana daha dinç, daha önyargısız bir yaşam sağlıyor.
Sağlıkla kalın.