“Yine mi Suriye?” diye söylendiğinizden eminim… Haklısınız… Ancak evlerde, dinlenen TV yayınlarında, meydanlarda, kahvelerde dost ve arkadaş meclislerinde başka bir olay konuşulmuyor ki?
Kulunuz da dayanmadı ve bazı bilgileri paylaşmayı uygun gördü. İstirhamım yazıyı yavaşça ve dikkatli okumanızdır. Sabrınıza güveniyorum.
Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm veya Şam Kurtuluş Heyeti, kısaca HTŞ, Suriye İç Savaşı'nda yer alan Sünni İslamcı siyasi ve paramiliter bir örgüttür. Selefî cihatçı bir temelde kurulan örgüt, 28 Ocak 2017'de Cebhe Fetih el-Şam (eski adı el-Nusra Cephesi), Ensaruddin Cephesi, Ceyşu's-Sünne, Liva el-Hak ve Nureddin Zengi Hareketi gruplarının birleşmeyle kuruldu. Birleşme süreci, Ahrar uş-Şam'ın ikinci emiri, İslamcı militan komutan Ebu Cabir Şeyh'in girişimiyle gerçekleşti.
(Her şey açık değil mi? Anlamadığınız bir yer varsa lütfen çekinmeden sorun!)
Ve burası da çok önemli; Türkiye, 2018’de Tahrir el-Şam'ı (HTŞ) terör örgütü olarak tanımladı. Yazıyı kaleme almaya başladığım 11 Ocak Cumartesi akşamı 20.40 itibariyle, halen ABD dahil tüm ülkeler örgütü aynı şekilde tanımlamakta.
Yeni kurulan bu teşkilatı “kutsanmış devrimin hayatında yeni bir aşama” olarak ilan eden Ebu Cabir, Suriye muhalefetinin tüm gruplarını İslami liderlik altında birleşmeye çağırdı. Baas rejimi ile (buraya lütfen dikkat) Hizbullah militanlarının Suriye topraklarından çıkarılmasını istedi. İslamî bir hükümetin kurulması olarak nitelendirdiği Suriye devriminin hedeflerine ulaşmak için “halk cihadı” başlatmaya çağırdı. (Lacivert takım beyaz gömlek ve mavi kravat, takiye mi acaba?)
Açıklamanın ardından başka grup ve bireyler de katıldı. Birleştirilen grup, esas olarak Şam'ın Fethi Cephesi ve eski Ahrar uş-Şam liderleri tarafından yönetilse de Yüksek Komuta'da diğer gruplardan da temsilciler bulunmakta. Temmuz 2017'de Nureddin Zengi Hareketi, 2018'de ise Ensaruddin Cephesi, Tahrir el-Şam'dan ayrıldı. (Şu saat itibariyle kaç grup katıldı kaç grup çıktı belli değil.)
HTŞ'nin kurulmasının ardından -rakip örgütler tarafından- destekçilerine yönelik bir dizi suikast gerçekleşti. Buna karşılık HTŞ, El-Kaide yanlılarına karşı başarılı bir operasyon başlatarak İdlib’deki gücünü pekiştirdi.
O zamandan beri HTŞ, ‘Suriyelileştirme’ programı izlemekte; kanun ve düzeni sağlamanın yanı sıra hizmet sağlayan ve insanî yardım kuruluşlarıyla bağlantı kuran istikrarlı bir sivil yönetim kurmaya odaklanıyor. Tahrir el Şam'ın stratejisi, Suriye'deki toprak kontrolünü genişletmeye, yönetim kurmaya ve halk desteğini harekete geçirmeye dayanıyor. (12 Ocak akşam saatlerine kadar toprak kontrolünü sağlayamadığı gibi, halk desteğini harekete geçirdiğini söyleyemeyiz.)
2017’de HTŞ, Astana görüşmelerinde sağlanan ateşkes kapsamında Türk birliklerinin kuzeybatı Suriye'de devriye gezmesine izin verdi. HTŞ'nin politikaları, onu El-Kaide'nin Suriye kanadı Hurras El Din ile askeri olarak da çatışmaya soktu. 2022 yılı itibarıyla HTŞ'nin 6 ila 15 bin üyesi olduğu tahmin edilmektedir.
Hey'etu Tahrîri'ş-Şâm, İdlib vilayetindeki Suriye muhalefetinin alternatif hükümeti olan Suriye Kurtuluş Hükümeti'ne bağlılık göstermektedir. Örgüt, resmî olarak Selefî ekolüne bağlı olsa da, dinî olarak bağlı olduğu Suriye Kurtuluş Hükümeti'nin Yüksek Fetva Konseyi, Eş'arî ve tasavvuf geleneklerinden gelen ulemadan da oluşmaktadır. HTŞ, hukuk sisteminde ve eğitim müfredatında Şâfiî düşüncesini uygulamakta ve İslam hukukunda dört klasik Sünni mezhebinin önemini öğretmektedir. HTŞ, 2021'den bu yana Suriye muhalefeti içindeki en güçlü askeri gruptur.
Özetle artık Suriye’de halk hiçbir siyasi bir makama tabi değil. İnsanlar kendi aralarında mümkün olduğu kadar birbirleriyle anlaşarak uyuşarak yaşamlarını sürdürmeye gayret etmekte. Güvenlikleri için de içlerinden seçtikleri gençleri bir nevi polis olarak yetkilendirmekteler. Ticaret ve alışverişler de yine uzlaşmaya dayanan sistemlerle yürütülmekte. Zorluklar tabii ki çok. Ama yine halk kendi gücüyle günlük hayatı düzeltmeye çalışıyor. Daha da önemlisi, Ocak 2025 itibariyle eğitim hayatı yeniden başladı. Öğrenciler, final sınavlarına katılmak üzere lise ve üniversitelerine döndü.
Bununla beraber, Suriye'de şehir içi güvenliğin tam anlamıyla sağlandığını söylemek şu an için mümkün değildir. Yeni yönetim çeşitli tedbirler alsa da, ülkede güvenlik ve istikrarın tesis edilmesi için daha fazla zamana ve yapısal reformlara ihtiyaç duyuluyor.
Adalet mekanizmaları henüz tam manasıyla devreye girmedi. Etkin çalışmaları çok uzun zamana bağlıdır.
Tüm bu olumsuz şartlara rağmen ve kulunuzun muhtelif kaynaklardan izlediği haber yorum ve görüntülere göre, oralardaki insanların umutları gittikçe artıyor. Çeşitli gruplar arasında görülen -yönetimden bağımsız- dayanışma faaliyetlerini ve başarılarını vurgulamak gerekir.
Sonuç olarak, geçen yazımdaki temennimi tekrar edeyim, Tanrı tüm o yörede oturanlara güç, kuvvet ve sabır versin. Oralardan gelecek tehlikelerden ülkemizi korusun…
---
Not: Kaynakları ve ek izahatları eklemek en az bir sayfa daha ister. Bu yüzden hiçbirini koymadım. Hoşgörünüze sığınıyorum.