Hahambaşımız Rav İsak Haleva´nın ardından…
Geçtiğimiz perşembe günü Neve Şalom Sinagogu’ndaki cenaze töreninde arka sıralarda birinci derece bir yakınımı kaybetmişçesine hüngür hüngür ağladığımı görüp, mendil uzatan tanıdıklar, Rav Haleva’nın kaybının benim için bir dönemin de kapandığının sembolü olduğunu bilmemekteydi.
Hahambaşımız Rav İsak Haleva, sadece bir öğretmen, bilge, dost, sırdaş değil aynı zamanda da anne ve babamın hayatta olduğu, Şişli Sinagogu’nun hain terör saldırısından evvel her cumartesi koridorlarında vakit geçirdiğim güzel zamanlarının tanığı ve hatırasıydı.
Türk Yahudileri Hahambaşısı Rav İsak Haleva... İlkokula başladığım seneydi. Annemle babam elimden tuttukları gibi bir Şabat sabahı beni Şişli Sinagogu’na sabah duasına götürmüşler, sonrasında da Rebi Haleva’ya teslim etmişlerdi. Aradan geçen 30 küsur senede irtibatımız hiç kesilmemiş, nerede görse “Moşon” diye seslenişi kulaklarımda çınlamıştı.
Bir toplum lideri, bir Hahambaşı düşünün…
Annenize son bir dua okuyabilmek, onun son bir dileğini yerine getirebilmek için, 80 yaşında işini gücünü bırakıp bir akşamüstü o sıralarda daha yenilenmemiş Okmeydanı SGK Hastanesi’nin merdivenlerini tek tek çıksın. En zor zamanlarda size öğüt verebilmeyi, acınıza ortak olabilmeyi bilsin. Ona başvuran yüzlerce dindaşının her türlü derdini sabırla dinlesin.
Tıpkı Toplum Eş Başkanı İshak İbrahimzadeh’nin cenazedeki konuşmasında da belirttiği gibi, kimi zaman kapalı kapıları zorlama pahasına her daim çözümü kendi toplumunda ve toplumu için arayan, bizlerden biriydi. İşte o nedenle de, perşembe günkü cenaze töreni protokol kadar, toplumumuzun her yaştan ferdi ile doldu, taştı.
Şalom Gazetesi’nde 20’li yaşlarda başladığım yolculukta, hiç olmasa ayda bir Hahambaşı’mızın sizi arayıp övgü dolu sözlerle sizi cesaretlendirmesi, yanınızda olduğunu hissettirmesi Şalomcu olmanın en büyük hediyelerinden biri olsa gerek.
Kimi zaman bir kültür turumun ortasında Hahambaşı’mızdan gelen telefonla, grubumuzun nasıl şaşırdığını, bir baba-oğul gibi nasıl konuştuğumuzu gördüklerinde nasıl takdir ettiklerini hiç unutmayacağım.
Onun toplumlar arasındaki ilişkileri kurmada, uzlaşma kültürünü daim kılmadaki emekleri ise başlı başına gelecek liderler için bir kılavuz niteliğinde…
Ders verdiği onlarca ilahiyat öğrencisinin, turlarıma geldiğinde, ortak sohbetlerimizle Hahambaşımıza övgü dolu sözlerini de asla unutamam.
Sayın Hahambaşımızın iyilikleri, anlatabileceklerim bu sayfalardan çok daha büyük.
Tıpkı içimizdeki boşluk ve büyük acı gibi…
Bundan sonra yeri doldurulamasa da, hepimize düşen görev çok daha fazla…
Birbirimize daha da kenetlenen, zor zamanlarda arayan, yardıma koşan,insani değerleri her daim önde tutup, empati kurabilen bir toplum işte Hahambaşımızın aynasıydı.
Ne mutlu ki, onun yetiştirdiği, ondan yıllarca feyz almış onlarca dindaşımız var.
Güle güle Hahambaşım…
Seni hep hatırlayacak ve hatırana sahip çıkacağız.