Ağa Han ve ben

Selin BARLAS Köşe Yazısı
12 Şubat 2025 Çarşamba

Haber yağmuru ve gündem fırtınası derken konumu hem güncel hem farklı bir içerik ile içimizi sıkmayacak bir şey seçeyim istedim… Okurken kalbimizin sıkışmayacağı değişik şeylerden bahsedelim azıcık…

Şimdi herkesin geldiği yerler, kültürler ve inançlar, eş seçerken çoğunlukla etken olur derler. Ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem.

Bana “nerelisin” diye sorduklarında oldum olası kendimi Antepli olarak tanımladığım halde hem annemin hem babamın melez olmaları benim türlü gibi çıkmama neden olmuş…

Şikayetçi miyim?

Hiç değilim!

Her bir aile büyüğü başka bir kültür, dil, coğrafya ve dinden…

Bence müthiş bir zenginlik.

Bunu anlatmaya çalışamazsınız. “Yeşil gözlü olmak nasıl bir his” gibi soruyu soran biri kendisi öyle değilse karşısındaki ne kadar tarif ederse etsin anlamaz…

Lafı uzatmadan konuya dönelim.

Neyse Ağa Han 88 yaşında Lizbon’da vefat etmiş. Şii mezhebinin İsmailli kolunun lideriydi…

Hazreti Muhammed’in kızı Fatma’nın soyundan geldiklerini iddia ederler.

12 imama inancın yoğun olduğu İran, Irak ve Azerbaycan gibi ülkelerin aksine İsmailliler yedinci imam İsmail İbn Cafer’den sonrasını kendilerine kadar sayar (49’uncusu kendisiydi) …

Sünnilerin çoğunlukla geleneksel inancın bir parçası olarak görmedikleri İsmaillilerin dünyada 15 milyon mümini vardır. Özellikle Hindistan ve Pakistan’da sayıları çok oldukları halde yine İran, Afganistan, Suriye, Yemen gibi memleketlerde de ciddi bir nüfus ve nüfuza sahipler.

Şimdi mevzuyu nereye bağlayacağım…

Yavaştan şekillenecek merak etmeyin…

Portekiz’in eski bir kolonisi olan Mozambik ve Hindistan’ın Goa’sı bir şekilde İsmaillilere bir köprü olmuş…

Dördüncü Ağa Han Lizbon’da Portekiz vatandaşlığı aldıktan sonra 8000 kişilik küçük bir ‘yapıyla’ diplomatik iltimas ve vergi muaflığıyla yaşamını sürdürdü.

Acayip yakışıklı bir adam olan Ağa Han son derece Avrupai görünümüyle Hamaney’den gayrı bir dinî lider gibi göründüğünden renkleri, tarzı, evlilikleri ve ailesi hep merakımı uyandırmıştı. Alkol tüketiminin dindar olup olmadıklarını göstermediğini ve ritüellerin/yasakların bir yaklaşım olduğunu bir mecburiyet olmadığını ifade ederler… Daha mistik bir sekt olduklarını söylemek yerinde bir tespit olur.

Ağa Han 1300 yıllık bir hanedanın temsilcisi olarak Kraliçe Elizabeth’den 1957 yılında “zat-ı şahaneleri” olarak nitelendirebileceğimiz “His Highness” statüsünü almıştır. New York Times’a göre 1 ila 13 milyar dolarlık bir varlığı söz konusu… Yarış atları yetiştiricisi, havayolları sahibi, lüks oteller işletmesi ve inşaat gibi birçok alanda varlık gösterdi.

İsviçre doğumlu egzotik prens Ağa Han’ın annesi Joan Barbara Yarde-Fuller isimli bir İngiliz Barones idi. Yalnızca kendi melez değildi… Babası Prens Ali Süleyman Han Torino’da doğmuştu ve annesi Caterina Teresa Magliano isimli bir İtalyan’dı… Tabii babasının sonra Rita Hayworth ile evliliği de tarihte unutulmayanlar arasında yerini aldı.

Şimdi Ağa Han, babası yarı İtalyan bir seyit (peygamber soyundan demek) Pakistan büyük elçiliği yapmış İsmaili cemaatinin Prensi. Annesi İngiliz Barones.

Hem İngiliz hem Portekiz vatandaşı.

Adama sorsak kendini nereli ve ne hissediyordu acaba diye kendime hâkim olamadım…

Şimdi yerine geçen oğlu Rahim Ağa Han 50. İmam olarak görevinin başına geçti… Söylemeye gerek var mı bilemedim ama Rahim Ağa yani yeni liderin annesi de Sarah Frances Poole da İngiliz.

50. imam sayılan İsmailli Rahim Ağa Han’ın eşi de Amerikalı Kendra Irene Spears.

Ağa Han’a bakınca kendimdeki karmaşayı onda da gördüm. Pek hoşuma gitti. Neticede hiç tanımadığım dünyanın bambaşka bir yerinde doğmuş yaşamış yaşı benden çok büyük ve önemli bir lider…

Renkliliği hoşgörüsüne sinmiş bir adamdı neticede…

Bana kızım “Hangi deden, İtalyan olan mı Antepli olan mı” diye sorduğunda hep suratındaki merak hoşuma gidiyor…

“Bir daha anlat anneannen hem Hollanda, Fransa, Alman, İsveç ve İngiliz ve başka ne karışımı mıydı ne zaman New York’a gitmişler, babaannen Kırımlı ve Rus muydu, Rodos’ta mı doğmuştu” gibi yüzlerce soru yağmurunun ardından ben “Yeniköylü Selinim kızım” diyorum…

Yüzlerce hikâyenin zenginliğinden, güneşin kavurduğu güzelim Antep’ten, Calabria’ya uzanan bir köye ve oradan New York’ta buluşan annem ve babama…

Dolayısıyla kızıma da aktardıkları bu birikmiş mirasa ve zenginliğe bayılıyorum…

Karışıklığı ve kattıklarını çok seviyorum.

Herkese yakın hissedebiliyorum.

Anlamaya gayret ediyorum.

Merak ediyorum.

Ağa Han ile tek ortak noktam “karışıklığımızdır”.

Belki herkesin din, mezhep ve etnik köken kavgası yaptığı bugün bu yazıyı yazmama her rengin güzelliği sebep oldu.

Ama iyi oldu…

Bizi dünyaya geldiğimizde biz yapan şeyler tercihimiz değildir belki ama olacağımız insan ve tercih edeceğimiz yol bizim…

Ağa Han elvan-ı nur içinde yat!

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün