Bazı gezilere aklın kala kala gitmezsin. Aklın kalacağını bile bile. Daha önceden verdiğin bir sözden vazgeçemediğin ya da sadece vazgeçmediğin için. Aklın kala kala gitmezsin. Bazan kısmetin bağlanır, bazan yorgun olduğun için, üşümemek için, bazan bir doktor muayenesi yüzünden… Gitmezsin. Aklın kala kala gitmezsin ve aklın kalır da zaten. Gitmediğin o gezide hangi dünya güzellikleriyle bütünleşmekten kendini mahrum ettiğini bilmezsin. Görsel olarak neyi kaçırdığını bilirsin elbet o ama anın içinde, o coğrafyada, o tek nefes anında havanın soğuğunun, rüzgârın burun deliklerinden içeri sızıp da seni nerelere taşıyacağını, hangi farkındalıklara uyanacağını bilemediğinde kalır aklın. Yazmakta olduğun kitabın o bölümü eksik kalır. Yaşam yolunda kendine eklemlediğin o an eksik kalır. Zira kendine, kendinle yürümediğin yol yürünmemiş yoldur. Coğrafi olarak yer değiştirsen de ya da ne bileyim okullara gitsen, diplomaları toplasan da kendine, kendinle yürümediğin her yolda yerinde sayarsın. Üstelik “-mış gibi” haller yapışır üstüne. Üzerindeki “-mış gibi” kabuğun kalınlaştıkça da saklanmaya başlarsın kendinden. Sen saklanırsın ya, saklandıkça kendinden sen görmezsin, dünya görür… Kabuklarının ardında hapisliğini görür. Farkında bile olmazsın.
Oysa yolcu yolunu özler her daim. Yolcunun yolunu özlediği gibi yol da yolcusunu özler. Ve zamanı gelip de yola düştü mü yolcu, yolcunun yolunu izlediği gibi yol da izler yolcusunu. Farklı coğrafyalarda yürüdüğün her yolda aynı zamanda kendine kendinle yürüyorsan, fark ettirir, uyandırır seni yol.
Ama bazen… İşte bazen... Şartlar değişir. Sen üşenirsin ya da ne bileyim cimriliğin tutar, yürümek değil durmak istersin, yürümek değil sarınmak istersin, sarılmak istersin evdeki kanepende sevdiğine ve aklının kalacağını bile bile, aklın kala kala gitmezsin yola, aklın kala kala bakakalırsın gidenlerin peşinden… Aklın kala kala eksik kalırsın bir parçandan.
Baykal gezisi de böyle bir geziydi. Sıfırın altında 29 derecelerde üşümek, o soğuklarda yürümek istememiştim. Verilmiş başka sözlerim de vardı ve ben “Ya şimdi gerçekleşecek bu sözler ya da asla” diye diye, aklım kala kala gitmedim. Aklım kala kala gitmediğim o buzlar ülkesinden aklıma düştü bu sözler. Paylaştım. Sonra da döndüm kendime, yürümediğim o yolu kulağıma küpe ettim: Sen sen ol çocuğum, yürüdüğün her yolu olduğu kadar, yürümediğin her yolu da kendinle kendine yürü. Çünkü ancak o zaman anlıyorsun yürüsen de yürümesen de her yol özünde tek yol. Ve yürüsen de yürümesen de her yol eninde sonunda sana çıkıyor.