Genç bir ebeveyn olarak ne bekliyoruz?

Mois GABAY Köşe Yazısı
5 Mart 2025 Çarşamba

Geçtiğimiz Şabat sabahı önce Kemerburgaz ardından da akşam duası saatlerinde Şişli Sinagogu’ndaydım. Ne mutlu ki her iki sinagogumuz da, gerek günümüz yaşamının yoğunluğu gerekse de malum olumsuz şartlara rağmen her Şabat zorlanmadan cemaat toplamayı başarıyor.

Kemerburgaz Sinagogu’muzda genç yahidlerden oluşan cemaat umutlarımı yeşertirken, Şişli Sinagogu’muzda da vekaleten Hahambaşılık görevini alan Rav David Sevi’nin her zamanki babacan tavrı, oğlumla sohbet edip, sabırla defalarca şeker vermesi beni mutlu etti.

Değerli hocam Rav İzak Alaluf da Şabat duasında her zamanki güçlü hitabeti ile bir yandan gençlere gündemi hatırlatırken Tora’mızdan yaşanmış örneklerle bize yol gösterdi. Ne mutlu ki, sonbaharda yapılması planlanan Hahambaşılık seçimlerinde olası tüm aday hahamlarımız toplumumuzun içinden ve Rahmetli hocam Rav İshak Haleva’nın izinden gitmekte tüm gayreti gösterecekler.

Beni asıl iki buçuk yaşında bir erkek evlat babası ebeveyn olarak endişelendiren, gerek toplumum gerekse de çok sevdiğim ülkemle ilgili gelecekte bizi nelerin beklediği konusu.

Her geçen gün artan hayat pahallılığı üstüne de Türkiye’de Yahudi olmanın zorluğu eklenince “İlerde oğlumun eğitim hayatının sonuna kadar şimdiki şartlarında Musevi Lisesi’nde okutabilecek miyim?” sorusu eminim sadece benim değil tüm genç velilerin gündemini oluşturuyor.

Her geçen hafta Şalom’daki ilanlarda gördüğümüz vefat haberleri sayımızın ne denli azaldığının göstergesiyken, yakın gelecekte hangi gerçeklerle yüzleşmemiz gerekeceği beni endişelendiriyor.

İsrail Devleti daha kurulmadan 83 yıl evvel 768 masum insanın hayatını kaybettiği Struma faciasının anmasının son iki senedir neden yapılmadığını düşündükçe, iki üke arasındaki durumun biz Türk Yahudileri’ni gerek basın gerekse de toplumsal yaşamda daha ne kadar olumsuz etkileyeceği sorunsalı beni endişelendiriyor.

Bir Türk Yahudisi olarak ismiyle yaşamanın her geçen gün daha da zorlaştığı ülkemde çocuğumun ilerde önyargılarla, ayrımcılıkla nasıl mücadele edeceği, hepsi bir yana gencecik bir evladın İstanbul’un orta yerinde iki insan müsvettesi tarafından canına kıyıldığını gördükçe endişelerim artıyor.

Tüm bu olumsuzluklar varken, bir de genç bir ailenin sağlık ve eğitim harcamaları üzerine eklenince çoğu gencin neden yurtdışını tercih ettiğini, mevcut tabloda Hollanda ya da Avrupa’nın farklı bir ülkesinde hayat kurma gayretinde olduğunu anlamak çok zor olmasa gerek.

Toplumumuzun bu gerçekler ışığında belki de ilerki zamanlara ait kararları şimdiden alması ve şeffaflıkla bizlerle paylaşmasını bekliyorum. Ne daha fazla dindaşımızı çemberin dışında kalıp kaybetmek ne de hiçbir kardeşimizi umutsuz bir tabloda bırakmak gerektiğini düşünüyorum.

Sizler de bu endişelerimi duyuyor ve hak veriyor musunuz?

***

Korunmaya muhtaç kültürel miraslarımız

Bir asır boyunca İstanbul’a hizmet veren, sonra atıl bırakılan, İstanbul Kadıköy’de bulunan tarihi Hasanpaşa Gazhanesi’nin son dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilip iklim ve karikatür müzesi, bilim merkezi, sergi alanları, tiyatrolar, kütüphaneler, oyun ve etkinlik alanı olarak kullanıma açılması şüphesiz İstanbul’umuzun Avrupa yakasındaki onlarca kazanımına ek bir değer olarak yerini aldı.

Özellikle Yeldeğirmeni Semti’nde gezerken, korunmaya muhtaç sivil mimarlık örneklerini gördüğümde, restore edilse dahi boş durdukça eski haline dönme ihtimalindeki yapılarımız “Neden bu binaları değerlendiremiyoruz?” sorusunu getiriyor. Eski Alliance Okulu binamız rahmetli Alber Levi’nin değerli bağışlarıyla toplumumuza kazandırılmış, ilerleyen zamanlarda ise önce yuva ardından da son dönemde bir kafe-etkinlik mekanına kiraya verilmişti. Son bir yıldır bu iki binanın boş halde olduğunu görmek akıllara “Bu yapılarımızı toplumumuz yararına en iyi şekilde nasıl değerlendirebilirdik?” sorusunu getiriyor.

Öte yandan Kadıköy gibi gözbebeğimiz bir semtte, eskinin Sefarad mirasına ait olan tek bir tabela bile olmaması geleceğe yönelik unutma ve unutturma ihtimalini güçlendiriyor. Bu semtlerimiz gerek toplumumuza gerekse de ülkemize malolmuş Yomtov Garti, Mario Levi gibi birçok merhum değerli ismi barındırıyor. Dilerim, gittikçe azalan imkanlarda farklı semtlerdeki mülklerimiz gerçeklerimiz göz önüne alınarak toplumumuz için en yararlı şekliyle kazandırılır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün