Yakın çevremden gördüklerime, okuduklarıma, izlediklerime dayanarak söylüyorum: “sen yapamazsın”, “senin elinden gelmez”, “sakın elini sürme” gibi sözlerle çocuklarını deneyimlerden uzak tutan ailelere, üzülmekten başka elimden bir şey gelmiyor. Bu tür bir yaklaşımla hem onların her türlü becerilerini geliştirmelerine engel oluyorlar hem de başarı yolundaki geleceklerini karartıyorlar. Doğal olarak hepimizin çok farklı bir alanda yetenekleri vardır. Bu içimizdeki cevherin deneyimlerle işlenmesi, sürekli bir çalışmayla geliştirilmesi sonucunda bir başarı elde edebiliyoruz. Oysaki daha ilk adımlarımızda, yakın çevremizin koyduğu engelleri aşamadığımızda inancımızı yitirir, mutsuz olur, yeni bir çaba harcamak için kendimizi hiç zorlamayız.
Başarı hiçbirimize altın tabakta sunulmuyor. Bu yolda mutlaka alın teri dökeceğiz, tökezleyeceğiz, belki de bir yerimizi kıracağız. Yine de ayağa kalkıp hedefimize doğru ilerlemekten geri kalmayacağız. Bunu yalnızca kendi çabamızla yapacağız. Başkalarının yardımıyla da bir yere varabiliriz; ancak bu başarıyı kendi çalışmamızla elde ettiğimizde, ulaştığımız düzeyde daha sağlam tutunmuş oluyoruz.
Birçok yazıda karşıma çıkan bu öyküyü okumuşsunuzdur:
İyi niyetli ve yardımsever biri, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek görmüş. Hemen kelebeğin yardımına koşarak, lifleri sıyırmış, kozayı aralamış ve onun çıkmasını sağlamış. Kelebek serbest kalmasına karşın, çırpınmış ve bir türlü uçamamış. Psikolog arkadaşı göz ardı ettiği gerçeği şöyle açıklamış: Kelebeğin kanatları, ancak kozadan çıkma çabalarıyla güçlenir ve uçuşa hazırlanırmış. Bu kurtulma çabasıyla aslında kaslarını geliştirmekle birlikte, kendini ayakta tutacak, güçlü kılacak, uçmaya hazırlayacak hareketleri öğrenmekteymiş. Yardımsever arkadaş, bu güçlenme çabasında ona engel olmuş. Bu yüzden kelebek ne özgürlüğü bilmiş ne de yaşayabilmiş.
Benim gibi birçoğumuz, iyilik yaptığımızı sanarak kim bilir kaç kişinin gelişmesini, güçlenmesini engellemişizdir. Üzülmesinler, kırılmasınlar diyerek, başta çocuklarımız olmak üzere, deneyim kazanmadan onların hayata atılmalarını izlemiş, sonra da başarısızlıkları karşısında da üzülmüşüzdür. Elbette ki öncelikle gerekli olan eğitim verilmeli, hayata hazırlanmaları için her türlü olanak sağlanmalıdır; ancak bu hata yapmayacağımız, mutlaka başarılı olacağımız anlamına da gelmiyor. Önemli olan o hataları birer deneyim olarak kabul etmek ve yinelememektir.
Yanılmıyorsam Peyami Safa söylemiş: “Yaşlanarak değil, yaşanarak deneyim kazanılır. Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.”
Ünlü Romalı imparator ve düşünürü Marcus Aurelius, Kendime Düşünceler adlı kitabında şöyle diyor:
“Eğitim ve öğretim neyi amaçlamalıdır? Kesinlikle değer verilmesi gereken şey işte budur ve bu konuda başarı sağlanırsa, gelecekte hiçbir şey için kaygılanmaya gerek kalmaz.”
Eğitim ve öğretime ben deneyimleri de eklemek istiyorum. Yaşamöyküsünü okuduğum birçok insan, bilgi ve becerileri yanında bu deneyimlerle kendilerini kanıtlamış, başarılı olmuşlardır.
İşimizi seviyorsak, biz de her şeyi yapabiliriz!