Trump, Ukrayna, Brüksel, Canadiano

Marsel RUSSO Köşe Yazısı
12 Mart 2025 Çarşamba

Başkanlık koltuğunu devralmasının üzerinden iki ay dahi geçmeden Trump’ın dış politikaları dünyada yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor.

Avrupa, kıtanın savunması konusunda kabuslar görürken, Ukrayna halkının başkanları üzerinden maruz bırakıldığı aşağılama tarihe geçecek cinsten. Benzer yaklaşımları 1930’ların sonuna doğru Hitler’in Britanya ve Fransa Başbakanlarına uyguladığı tarih kitaplarının sayfaları arasında canlı duruyor. Washington’un, Putin’i daha fazla kışkırtmamak adına, Chamberlain ile Daladier’nin, zamanında Hitler’i kontrol altıda tutmak için çare olarak gördükleri yatıştırma politikasını (appeasment), yürüttüğünü iddia etmek için henüz çok erken. Ancak, olaylardaki benzerlik dikkatlerden kaçmadı. O zamanlar kurban Polonya oldu… Bugün ise Ukrayna.

Tabii ki ne aktörler aynı, ne de dönem. Gelin görün ki, Başkan Trump ile Başkan Yardımcısı Vance’in tavırları, söylemleri, sloganları, ABD dış politikasındaki emperyalist kibrin, kendisini müttefik gören devletleri de kapsamaya başladığının habercisi.

Avrupa Birliği, Zelenskiy’ye Beyaz Saray’da kurulan tuzaktan sonra defalarca toplandı ve müzakereler sonucu, savunma konusunda ABD’ye artık güvenilemeyeceği sonucu çıktı. Fransa, nükleer gücünü diğer Avrupa ülkelerinin savunmasında kullandırabileceğini ilan ederken, yüz yıldan az bir süre önce ülkesi Almanya ile Sovyetler arasında pay edilen Polonya, savunmaya dev bütçe ayıracağını duyurdu. Hatta AB ülkelerinde askerliğin yeniden mecburi tutulacağına dair iddialar da basına yansımış durumda.

Ukrayna bunun neresinde? Tehlike bacayı sararken Avrupa, Kiev’den vaz geç(e)meyeceğini ortaya koyuyor. Gerçi destek yöntemlerinde farklılıklar yok değil. Örneğin kimi Avrupa ülkesi Ukrayna’ya asker göndermekten yana görünürken, İtalya buna sıcak bakmadığını açıkladı.

Ancak gerçek şu ki, Ukrayna eşiğinin aşılmaması için ABD artık güvenilir bir partner değil. Bu çerçevede NATO’nun da varlığı sorgulanır hale geliyor. NATO Genel Sekreteri, Trump’ı kızdıracak çıkışlar yapmamaya özen gösterirken, diğer üye ülkelerin Brüksel’de ABD’yi içlerine almadan yeni bir savunma mekanizması kurabileceklerini de hesaba katmak gerekir.

NATO’da durumları özel iki ülke var: Bunlardan biri Türkiye. Türkiye, NATO içindeki varlığını diğer ülkelere sorgulatırken yeni açılan perde, oyunun sahneye konuluşunu değiştirdi. Türkiye hem Ukrayna hem de – belki – Rusya ile konuşan tek NATO ülkesi. Tıpkı yıllar önce, hem Filistin Yönetimi hem de İsrail ile diyalog içinde olan tek ülke olduğu gibi. Gerçi Trump’ın nazik sözlerine mazhar olan Putin Ankara’nın arabuluculuğuna ihtiyaç duymayacaktır. Ancak, kim bilir? Bugünün yarını da var! Türkiye’nin tüm kanalları açıp denge siyasetini sürdürmesi ve bu ayrıcalıklı konumunu kaybetmemesi gerekir, diye düşünüyorum.

NATO’da özel olan ikinci ülke ise Kanada. Ottawa, Trump’ın kendisine uygulamayı kafasına koyduğu gümrük tarifelerini ikinci kez savuşturdu. Bunu gidici Başbakan Trudeau mu becerdi, Trump mı geri adım atmanın ABD için daha hayırlı olacağı sonucuna vardı? Bunun yanıtını almak için henüz çok erken.

Son tahlilde, Kanada, dünyada bir araya gelebileceği ABD’den başka ülkelerin de var olduğunu keşfetti. ABD’yi merkeze alan ticaret, finansın yanında, Avrupa’da savunma birliğini tazeleyebileceği yeni ufuklar buldu. Unutmamak gerekir ki, Kanada kuzey kutup bölgesinden Rusya ile komşu. Hep göz önünde olan denklemler şimdi daha görünür oldu. Kanada, Danimarka, Norveç, ABD’nin de kerhen katılımı ile kuzeyin acımasız doğasının nasıl savunulacağını tartışıyor bir yandan da!

Bu arada, Kanadalı “yerli malı yurdun malı, herkes bunu kullanmalı” günleri yapıyor. Sosyal medyada açılan siteler, ABD kaynaklı markaların Kanadalı muadillerini ilan ediyor her gün, her saat. ABD rotaları tatil programlarından çıkarılıyor. Gerçi Disney, Hollywood, Las Vegas gibi markalar işi bazen bozuyor. Ancak eğilim böyle. Geçen gün, yılların ‘Americano’ kahvesinin ‘Canadiano’ olarak değiştirildiğini dahi görenler olmuş. Kendi gözlerimle tanık olursam mutlaka fotoğrafını çekeceğim ve sizlerle paylaşacağım.

6 Ocak Capitol Baskını ile ilgili birçok analiz yapıldı, makaleler yazıldı, kitaplar yayınlandı. Trump yerden yere vuruldu. Gelin görün ki, siyaset Trump gibi renkli bir kişiliği yine başkan yaptı. Şimdi eminim ki Washington’un yeni dış siyaseti ile ilgili kitaplar, filmler, diziler yakında piyasaya çıkacak.

Burada Ortadoğu, Gazze, Suudi Arabistan, İsrail, Suriye, İbrahim Anlaşmaları, İran başlıklarını irdelemedim. Çin, Tayvan gerginliğini de değişik bir makalenin başlığını hak ettiğini düşünüyorum. Durum şu ki, ABD’nin – en basitinden – katılımcı dış siyasetini terk etmesini ve müttefiklerine borç çıkartmaya başlamasını daha çok konuşacağız, anlamaya çalışacağız.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün