İsrail'in demokratik toplum gücü ve yargı protestoları

Dr. Remzi ÇETİN Köşe Yazısı
19 Mart 2025 Çarşamba

Bundan 2 yıl önce, Binyamin Netanyahu hükümetinin ‘yargı reformu’ adı altında İsrail hukuk sistemini, yürütmenin keyfine göre kontrol etmesini hedefleyen girişimlerine karşı İsrailliler, Tel Aviv başta olmak üzere ülkenin birçok şehrinde iktidarı protesto etmeye başladı. İsrail toplumunun demokratik tepkisinin güçlü olduğu bu protestoları sırasında, ben de gerek Şalom, gerekse diğer basın ve medya organlarında yazılarım ve yayınlarımla konuya ilişkin naçizane tespitlerimde bulunmuştum. 7 Ekim 2023’teki Hamas-İsrail çatışmasından sonra, hükümetin ‘yargının kolunu kanadını budama’ girişimlerine duyulan tepkiler rafa kalkmış gibi gözükse de İsraillilerin, ülkenin yargı kurumları ve hukuk sistemine yönelik, iktidarın eylemlerini yakından takip ettiği su götürmez bir gerçektir.

Yürütme, Yargıyı Denetlemek İsterse…

Şalom’da 1 Mart 2023 ve ‘İsrail Hukuku Yol Ayrımında’ başlığındaki yazımda, protestoların en hararetli olduğu günlerde şu ifadelere yer vermiştim: “Demokratik hukuk devleti teamüllerinden ödün vermeyen ülkelerden ne beklenir? Elbette yargı erkinin, yürütme erkinin (idarenin) eylem ve işlemlerini yargı denetimine her daim açık hâle getirmesini zorlaması ya da yargının yürütme üzerindeki faaliyetlerini denetlemesine olanak sağlamasıdır. Tekrarlıyorum, ‘yargının yürütmeyi denetlemesi…’ Ancak, İsrail’in aşırı sağ iktidarı ise ‘yargı reformu’ olarak kamuoyuna sunduğu bu pakette, neredeyse ‘yürütmenin yargıyı denetlemesi’ ve yargı üzerinde dominant bir yapıya olanak sağlayacak bir politika güdüyor.” İşte, iki yıl önceki bu tespitlerim, esasında, İsrail’de demokrasi ve hukuk devleti ilkesine inanların da tepki verdikleri ana konuydu. İktidarını sağlamlaştırmak ve bu uğurda devletin yargı sisteminde, yürütmenin çıkarını öne alan bir değişikliği hayata geçirme hedefindeki Netanyahu hükümetine karşı öfkenin merkezi, yürütmenin yargıyı denetlemesi amacını güden her türlü eylemleriydi.

İsrail, ‘Tutarlılık ve Çelişkiler’ Ülkesidir

İsrail’deki bu demokratik toplum duyarlılığı ve refleksini, iki yıl sonra aynı konular etrafında değerlendirirken şu noktayı ifade etmeliyim ki İsrail, Ortadoğu’daki her ülke gibi, kendi içerisinde ‘hem bir tutarlılık hem de çelişki gösteren’ ülkelerden biridir. İsrail’in tutarlılığı, kurulduğu 1948’den bu yana bağlı bulunduğu coğrafyada ‘sürekli mevcudiyeti’ni devam ettirme uğruna, bölgesel ve uluslararası müttefikler kurma ve hâli hazırdaki hegemonik güçlerle ilişkilerini geliştirme kabiliyeti ve küresel sisteme kendini entegre ettirme çabasıdır. İç dinamiklerinde ise İsrail; artan genç nüfusu, bilim, yazılım, eğitim-akademi, tıp ve ARGE gibi birçok alanda geliştirdiği projeleriyle dünya ile ölçüşürken; tüm bu nitelikler aslında, demokratik toplum yapısını da güçlü tutmaya yarayan başat faktörler arasında yer almaktadır. Kezâ, geçmişten bugüne İsrail’de, siyaset kurumları ve siyasetçilere karşı eleştirel bir toplumun/kitlenin varlığı da bundandır. İsrailliler, bu dinamik toplum ve devlet yapısının gelişiminin, güçlü bir basın-medyanın yanı sıra, tarafsız ve bağımsız bir hukuk sisteminden geçtiğini bildikleri için aylarca süren yargıyı koruma protestolarında Netanyahu ve kabinesinin istifasını ya da iktidarın tasarladığı yargı reformunu Knesset’ten çekmelerini istediler. Peki, sonuç? İsrailliler, Yüksek Mahkemelerine sahip çıktıkları gibi hükûmetin yargıyı törpüleme gayretlerine set çektiler. Üstelik bunu, ABD, İngiltere ve Fransa gibi Batılı demokrasilerin de yakından gözlemleyip destekledikleri bir süreç hâline getirdiler.

İsrail Yargısına ‘Jüristokrasi’ Yaftalamaları

İsrail bir hukuk devletidir, bu çok doğru… (Bunun nedenlerini Şalom’daki yazılarımda bulabilirsiniz) Ancak, öyle bir hukuk devleti ki kendi içerisinde dahi söz konusu hukuk devleti niteliğini ileri taşıdığı ve bir jüristokrasi yarattığı konusunda yoğun eleştiriler almaktadır. Tabii bu eleştiriler, özellikle sağ cenahtaki siyasetçilerin, yargının geniş yetkileri işine gelmediği için mevcut hukuk sisteminin, yürütmenin eylem ve işleri üzerinde baskı uyguladığı suçlamalarıyla Yüksek Mahkeme’yi hedef göstermesinden de kaynaklanmaktadır. Osmanlı’nın 400 yıl hükmettiği topraklardaki hukuk külliyatı ve 30 yıllık Britanya mandasının uygulayışları ile günümüz İsrail hukuk yapısının onlarca yıllık Temel Kanunların (Basic Laws) içtihat hâline getirilmiş hukuk birikimi olmasaydı bugün, İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarındaki eylemlerinin sorgulanması, yolsuzluk, rüşvet ve yüz kızartıcı işlere karışmış siyasetçiler, askerler ya da komutanların yargılanmasının önünün açılması ve nihayetinde kamuoyu ve medya baskısının bu derece güçlü olması mümkün olabilir miydi? İsrail’in mevcut sağcı koalisyonunu rahatsız eden de hukukun bu derece İsrail devlet yapılanmasında güçlü olmasıdır. Netanyahu’nun iki yıl önce başlattığı hukuk kuşatmasının asıl nedenini bunda aramak gerekiyor.

Demokrasi ve Hukuk Sisteminin Kendini Olgunlaştırma Yeteneği

Bir taraftan, Suriye sahasında yaşanan yeni gelişmeler neticesinde İran’ın vekâlet savaşlarının gücünün kırılması, diğer taraftan Hamas’ın Gazze’de eski gücünü yitirmesi ve Trump dönemiyle Amerikan dış politikasında İsrail yanlısı siyasetinin daha da artması, Netanyahu iktidarına her ne kadar içeride hareket yetisi kazandırsa da aşırı sağcı figürlerin iğreti durduğu koalisyona karşı özellikle rehinelerin salıverilmesi sürecinde de görüldüğü gibi biriken iç kamuoyunun öfke ve tahammülsüzlüğü, tartışmalı kabine için İsrail’e karşı girişilen dış sınamalardan daha zorlayıcı görünmektedir. Bugün İsrail’de; hukuku kuşatma ve Yüksek Mahkeme’yi ele geçirme tartışmaları dondurulmuş gibi gözükse de İsrail demokrasisi, savaş hali coğrafyasında kendini olgunlaştırmayı nasıl becerebildiyse İsrail’in hukuk sistemi ile yargı yapısı o derece bunun üstesinden gelmiştir; ancak bu durumun, Ortadoğu gibi her an sürprizlerle dolu olan bir coğrafyada daha da ilerletilebilmesi için sağcı hükümetlerin hukuka keyfi müdahaleleri ve yargıyı, yürütmenin gölgesinde bırakma girişimlerine bir son vermeleri gerekiyor. 1977 seçimlerinden bu yana İsrail’de iktidara gelen siyasi partilerin çoğunluğunun sağ kanattan olduğu ve İsrail siyasi ve hukuk tarihinin hiçbir döneminde siyaset-hukuk arasındaki dengeyle bu derece oynanmadığını da hatırlatmak gerekiyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün