İgor Mitoraj'ın gözünden yaşadığımız dünyaya bakabilmek Regard-Humanitas-Physis

Mois GABAY Köşe Yazısı
19 Mart 2025 Çarşamba

2014 yılında aramızdan ayrılan Polonyalı ünlü heykel sanatçısı İgor Mitoraj’ı çoğumuz Sicilya’daki Agrigento, Tapınaklar Vadisi’ndeki düşen İkarus heykelinden tanırız.

Geçtiğimiz hafta içimizi boğan gündemden az da olsa kaçıp, bayram turuma hazırlık için Sicilya ve Malta’daydım. Genellikle kült ‘Baba’ filmleri ve mafya maceraları ile akıllara kazınan Akdeniz’in en büyük adasının az bilinen özelliklerinden biri de volkanik yapısı nedeniyle sülfür açısından zenginliğidir. Nitekim, talebin iyice arttığı Endüstri Devrimi sırasında Sicilya’daki sülfür daha da önem kazanmıştı. 19. yüzyılda dünyada kullanılan sülfürün yüzde 90’ı Sicilya’dan sağlanıyormuş. Ancak, endüstrileşen ülkeler zenginleşirken, ağır sömürü altında çalıştırılan Sicilyalılar bu zenginlikten hiç pay alamamışlar. Yerin altındaki madenlerde, 45 derece sıcakta, altı yaşından başlayarak çalıştırılırlarmış. Aşağıda sıcak, sülfürün çıkardığı gaz ve rutubet nedeniyle güçlükle nefes alarak, çıplak olarak çalıştırılan bu çocuklar, özellikle dar tünellerden geçebildikleri için kullanılıyormuş. Küçük bedenleriyle sırtlarında taşıdıkları sülfür dolu sepetleri yukarı taşıyorlarmış. Sicilya dilinde carusu olarak adlandırılan işçilerin kullanımı II. Dünya Savaşı’ndan sonra bile devam etmiş. Ünlü Sicilyalı edebiyatçı Leonardo Sciascia bu sömürü düzenine çeşitli kitaplarında değinmiş. Sülfür madenciliği kazanç kapısı olmaktan çıkınca Amerika’ya büyük göçler başlamış.

Sicilya’da da, tıpkı İspanya ve Portekiz gibi Elhamra Kararnamesi sonrası Yahudiler’in kovulma kararı bugün halen sokak isimleri ile kendini belli eden, aksi olsa belki de refah seviyesinin daha iyi olabileceği bir geçmişi bize hatırlatıyor.

Bugünlerde Siracusa’daki Neapolis antik kentinde Sicilyalılar’ın çok kültürlü ve zorluklarla dolu geçmişlerine atıf yaparcasına Mitoraj heykelleri tarihin ortasında bizleri selamlıyor.

Mitoraj, heykellerinde üç temayı ön planda tutuyor. Bunları Regard (bakış), Humanitas (insanlık) ve Physis (Doğal/Fiziksel form) olarak özetleyebiliriz.

Bakış temasında, Mitoraj’ın heykellerinde sıkça yüzler görülür, ancak bu yüzler genellikle eksik, çatlak veya gözleri kapalıdır. Bu, insanın geçmişi, hafızası ve kırılganlığı üzerine derin bir anlam taşır.

Humanitas temasında ise Mitoraj, insan bedenini idealize eden Antik Yunan ve Roma sanatına göndermeler yapar, ama bu bedenler çoğunlukla yaralı, eksik veya bandajlıdır. Bu da insanın mükemmel olmama hâlini ve zamanın etkisini simgeler.

Physis temasında ise sanatçının eserlerinde doğayla insan arasında bir etkileşim vardır. Heykelleri, bir yandan tanrısal bir güzelliği temsil ederken, diğer yandan bozulmuş, eskimiş ve doğa tarafından aşınmış gibi görünür. Bu da insan bedeninin ve varlığının geçiciliğine vurgu yapar.

Sanatın iyileştirici gücünü ve Mitoraj’ın bu üç temasını düşününce, yaşadığımız bu kaotik dönemde belki de yine sanatla en iyi mücadeleyi verebileceğimizi hatırlıyorum.

Dünyadaki en sarkastik liderlerin, en güçlü gözükenlerin bile Mitoraj’ın temalarında bahsedilen insanın defolarını taşıdığını bildiğimden, içimden “Bu da geçer ya hu!” diyebiliyorum.

Yuval Raphael’in Eurovizyon şarkısını açıp telefonumun ekranında Mitoraj heykelleri ile dinginleşmeye çalışıyorum.

Kaybettiklerin yeri doldurulamasa da hayat devam ediyor…

Yeni bir gün doğacak (A new day will rise)

Ve elveda desen bile

Asla gerçekten gitmeyeceksin

Sen gökyüzümdeki gökkuşağısın

Griliğimin içindeki renklerimsin

Yıldızlara dileğim,

Gündüzleri güneş ışığımsın

Piyanomun çaldığı tek şarkısın

Ve elveda desen bile

Her zaman yanımda olacaksın

Beni yukarı kaldırıp uçurmaya

Ama ayaklarımı yere sağlam basmaya yardım edeceksin…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün