Kendi etrafımdaki Z neslinden yola çıkarak bir gözlem yapacağım. İlgili ama hızlıca dikkati dağılan, çabuk sıkılan, düşüncelerini toparlayıp kendini düzgün cümlelerle ifade edemeyen, hatta düşünce üretmekten kaçınıp kalıplı fikir öbekçiklerine sığınan, bir an önce kendi dijital dünyalarına dönmek isteyen, VPN gibi ara yollara hakim, geliri hala büyüklerine bağımlı biraz çaresiz, bol vakti olan bir nesil… Çoğu uyarana kayıtsızlar. Siyaset hakkında bildikleri, sosyal medya üzerinden maruz kaldıkları ile sınırlı, zira altyapı olarak kendi çevrelerinin sunduğu bilgilerden öte kaynak okumaya sabırları yok. Zaten bir - iki makale okuyarak bilgi sahibi olunamaz. Birikim için ise odaklanamayacak kadar çok ilgi dağıtıcı uyaran var dünyada…
Gezi zamanı Y kuşağını gözlemlemiştim. Amaçsız gibi görünen hayatlarına tutunmak için bir bahane ararken, bir amaç bulmuş gibi coşkuluydular. Pankartlardaki yaratıcılık ve mizah hoşuma gitmişti.
Z kuşağı da biliyor az da olsa ses yükseltmeyi. Örneğin 2019’da Hong Kong’da 2 milyonu aşkın genç, 22 yaşındaki liderleri eşliğinde Pekin’den bağımsız bir demokrasi için protesto yapmıştı. İran’da da 2022’de yeni kuşak, polis gözetiminde bir genç kadın ölünce protestolarla yeni haklar için harekete geçmişti.
Ancak Z kuşağı muhalefetin hakkıyla yapılamayacağını gözlemliyor ve artık öğrendi. Zira onların içine doğdukları dünya otoriter yönetimlerin uzun süredir süregeldiği bir düzen. Örneğin Rusya’da artık sivil toplum epey kopuk, siyasi katılımı anlamlı bulmuyor. Devlet kontrolündeki medya paralel bir realite sunarak propagandayı gerçeklere yediriyor. Böylece Ukrayna Savaşı başarısızlıkları görülmüyor, itirazlar yükselmiyor. Savaşın gerekçeleri epik bağlılıkla pekiştiriliyor. Bu ortama doğan Z ne yapsın…
Onların kaçış mekanizmaları belli… Trol hesaplar açarak medyada yorum yapıyorlar. Doğrudan politik söylem yerine rap ve protest rock ile siyasi mesaj veriyorlar. Ancak bence en acıklısı, artık pasif olmayı tercih ediyorlar. Söylemlere kayıtsızlar. Dayatılan normları baypas etmeyi direniş kabul ediyorlar. Ve bu yönetimlere kayıtsız kalsalar da, artık bireyselliklerini tam yitirince ülkeyi terk ediyorlar. Dijital göçebelik, uzaktan çalışma gibi yöntemlerle baskıdan kaçmanın yollarını arıyorlar. Adaptasyon hızları ve teknolojiye yatkınlıkları sayesinde yeni yollar bulabiliyorlar.
Y kuşağı zamanı epey katılımcı bulan sokak aktivistliğinin artık kısa ömürlü olduğunu düşünüyorum. Sokak Gen Z için yorucu. TikTok, YouTube ve Instagram’ı çok kullanmak gerek. Tartışmaları onların bileceği örneklerle somutlaştırmak gerek. Kapsayıcılık onlar için önemli. Ayrıca iklim değişikliği, sosyal adalet, ruh sağlığı ve insan hakları onların yumuşak karnı… Ve duygusal söylemler, sert tavırlardan daha etkili oluyor.
Benim tek umudum İngilizlerin çokça kullandığı bir söze dayanıyor: “Give with a warm hand.” Yani, hayattayken cömert olmak. Gen Z’yi gözden ırak ne yaparlarsa yapsınlar diyerek kendi başına bir tür gibi incelemek yerine onların liderlik yapabileceği projeler geliştirmek, onlara karar alma süreçlerinde söz hakkı tanımak, gerek siyaset gerek de sivil yaşam için daha sağlıklı bir kaynaşma süreci oluşturacaktır…