Oliver Stone yine parasız mı kaldı?

Ferhat ATİK Köşe Yazısı
9 Nisan 2025 Çarşamba

Amerikalı yönetmen Oliver Stone, yine bildiğimiz Oliver Stone… Hollywood’daki inişli çıkışlı kariyerinin her durağında “ne yapıp edip gündemde kalayım” diyen, gerektiğinde politik rüzgârlarla savrulan, en önemlisi de paraya sıkıştığında yeni bir ‘kahramanlık hikâyesi’ yazan bir figür. Şimdi de İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını eleştirerek adını yeniden hatırlattı.

Kimi medyamız ise, her zamanki gibi “düşmanımın düşmanı dostumdur” ilkesine sıkı sıkıya sarılarak, Stone’un açıklamalarını yere göğe sığdıramadı. Oysa Oliver Stone, Hollywood’un en fırsatçı isimlerinden biri ve bugüne kadar hangi rüzgâr eserse o tarafa doğru yöneldiğini defalarca kanıtladı.

Stone’un bugüne kadar yaptığı en büyük kötülüklerden biri, Türkiye’yi uluslararası arenada karalamaktan çekinmemesi oldu. Kendisine servet kazandıran ‘Gece Yarısı Ekspresi’ senaryosuyla, Türkiye’yi tüm dünyaya ‘ilkel, barbar, insan haklarından bihaber’ bir ülke gibi gösterdi. Aslında Türkiye’yi yerle bir eden, yıllarca ödenen diplomatik ve toplumsal bedellerin sorumlularından biri de Oliver Stone’un ta kendisiydi. Stone’un sözde gerçek dediği filminde; esrarkeş ve esrar kaçakçısı adam hapisanede ezan okunurken tecavüze uğruyor. Sadece bu sahne Stone’nun yaklaşımını ortaya koyuyor. 

Film, Türkiye’ye olan uluslararası algıyı öyle bir noktaya getirdi ki, Batı’nın Doğu’ya bakışındaki oryantalist saplantılar bir kez daha körüklendi. Gerçekle hiçbir ilgisi olmayan, tamamen sansasyonel bir anlatım ve kurguyla inşa edilen bu kara propaganda, Oliver Stone’un en büyük başarısı(!) olarak tarihe geçti.

Şimdi ise, İsrail’in Gazze’ye yönelik müdahalelerini eleştiren Stone, aniden vicdan sahibi, mazlumun yanında olan bir adam olarak gösterilmeye çalışılıyor. Oysa onun seçici vicdanı, 8 Ekim’den beri Filistin meselesini tek taraflı okumaktan öteye gidemiyor.

8 Ekim’de, Hamas’ın İsrail’e saldırılarının ardından başlayan süreçte Filistin meselesinin karmaşıklığı bir kez daha ortaya çıktı. Ancak Stone gibi isimler, Filistin’e destek vermeyi, İsrail’i eleştirmekle sınırlı tutarak konuyu yüzeysel ve sansasyonel bir şekilde ele alıyorlar. Oysa bölgenin tarihi, 8 Ekim öncesi ve sonrası olayların bir bütün olarak değerlendirilmesini gerektiriyor. İsrail’in Gazze’deki müdahaleleri elbette tartışılır yanlar içerebilir, ancak Filistin sorununu sadece “İsrail kötü, Filistin mağdur” şeklinde basit bir anlatıya sıkıştırmak, konunun derinliğini ve Filistin halkının gerçek ihtiyaçlarını görmezden gelmek demektir.

Oliver Stone’un derdi ne Filistin ne de İsrail. Onun için önemli olan, yeniden sahneye çıkmak, yeniden gündem olmak ve belki de yeni bir finansal destek kapısı açmak. Çünkü ne zaman parasız kalsa, bir düşman bulur, ona saldırır ve böylece yeniden kazanç elde eder ki asla sürece barışçıl destek değildir. 

Bugün Stone İsrail’i hedef alıyor çünkü dünya kamuoyunun bir kısmı zaten İsrail’e tepkili. Yarın rüzgâr değişirse, Stone’un hangi masumiyeti veya hangi zalimi sahipleneceğini kim bilebilir?

Filistin meselesini gerçekten savunmak isteyenler için tek taraflı propaganda değil, adaletli bir bakış açısı gerekir. Oliver Stone ise, ne zaman sıkışsa, bir ülkeyi, bir tarihi veya bir olayı kendi kariyeri ve cüzdanı için kullanmaktan geri durmayan bir figür olmaya devam edecek. Bunu anlamamak yazık olur.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün