Sonrası var mı?

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
9 Nisan 2025 Çarşamba

“Hiçbir şeyi ‘sonra’ya bırakma,

Sonra, kahve soğur,

Sonra, hevesin kaçar,

Sonra, gün geceye döner,

Sonra, insanlar büyür, Sonra, insanlar yaşlanır.

Sonra, hayat geçip gider.

Sonra, fırsat varken

Yapmadıkların

İçin pişman olursun,

Sonra,

Sonrası yok…”

Hep böyle oluyor. On beş gün boyunca ne yazacağım hakkında düşünüyorum, karar veriyorum, o konu başlığına yoğunlaşıyorum; sonra bir şey oluyor, biri geliyor, bir şey diyor; bir satır, bir metin ya da bu akşamki gibi bir şiir okuyorum; alt üst oluyor kafamda kelimeler…

Yukarıdaki şiir, özlü sözler başlığı altında dolaşıyormuş son günlerde sosyal medyada. Ben bu akşam denk geldim. Kelimeler kafamda alt üst oldu doğru, ama ben bu satırları okuyunca içimdeki kadının yanaklarından öpüp onu kutladım, neden biliyor musunuz? Çünkü şiirde söylenen ne varsa sanki çocukluğumdan beri benim için bir yaşama felsefesi niteliğinde dizelerdi benim için…

Çok az insanın hayatında ‘keşke’ kelimesi yoktur. Ne mutlu bana ki ben de o insanlardan biriyim. Belki size inandırıcı gelmeyecek ama sahiden öyle. Yapmak istediğim ne varsa yaptım, istemediklerimi de yapmadım. Bazen yapmak istediklerim başkaları için yanlış, ayıp, günah, yasak gibi göründü; yapmak istemediklerimse büyük kayıplar, boşluğu doldurulamayacak eksikliklermiş gibi düşünüldü. Bundan, yüzde yüz eminim. Ama inanın, hiçbiri, hiç kimse umurumda olmadı benim. Neredeyse aklım ermeye başladığından beri; istemediklerimi, istediklerimden daha çok biliyordum diyebilirim. İddialı olacak ama hâlâ öyleyim…

Hayat bir defa ve sonrası yok.

En azından biz, öyle biliyoruz.

Yeniden dünyaya gelmek varsa da her geliş, sıfır bilinçle yaşanacaksa her koşulda; hepsi yeni, hepsi tek, hepsi biricik…

Bize yaşatacağı ne varsa içinde olduğumuz hayatın, sadece o an’a mahsus… O an; kiminleyse, neredeyse, ne zamansa, nasılsa, hangi koşullarda yaşanıyor, bize ne veriyor, bizden ne alıyorsa bir defa… Aldığımız nefes gibi… Yenisi olan ama aynısı olmayan… Sadece bizim… Bu sebeple de biriyle âdet yerini bulsun diye evlenmemiş olmak, istemediğim bir mesleği yapmamak, istemediğim bir hikayenin içinde sırf öyle gerekiyor diye olmamak; en istemediğim ayrıntılardı hayatta, hiçbirini yapmadım.

Öğretmenliğime onu hiç bekletmeden başladım okulu bitirir bitirmez, aşkı bekledim o beni bütün gerçekliğiyle gelip buluncaya kadar ve anne olmayı da bekledim, doğru zamana ulaşıncaya kadar…

Bunların tamamı kısmet denecek türden belki birçok kişi için… Ama yukardaki dizelerde yazılı olanlara ne diyorsunuz? Susup söylemezseniz, isteyip yapmazsanız, gidip görmezseniz, yapmayı düşünüp ertelerseniz; hayat kayıp gider avuçlarınızın arasından…

İstemezsiniz artık eskisi gibi, zamanı geçer, yerinizi başkası alır, tren kaçar, gemi demir alır, rüzgar eser, karlar erir, ağaçlar çiçek açar, mevsimler döner, döner, döner…

Bize armağan edilen ömrü hayat olarak yaşamak, ona gereken değeri sahiden vermek, bize yaşatacaklarına kalbimizin kapılarını sonuna kadar açmak için sonra’yı beklemeden şimdi’de yaşamak çok kıymetli…

Çünkü hayatın sonra’sı yok…

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün