Adımın isim kaynağı, Antik Mısır’da yaygın bir soyad Moses 3000 yıl sonra yeni açılan Gem Müzesi’ndeki Ramses ile karşılaşsa ne konuşurlardı dersiniz?
Şüphesiz Antik Mısır halen gizemlerini koruyan birçok eser barındırsa da, bir yandan da bu hafta dünya Musevileri’nin kutladığı Pesah (Özgürlük) Bayramı’nda kötü firavun II.Ramses’ten kurtuluşun ve kutsal topraklara özgürlüğe gidişin hikayesinin çıkış noktasıdır.
Mısır kayıtları, 19. hanedanlığın (yaklaşık MÖ 1293-1185) krallarının Levant'ta büyük bir askeri program başlattığını doğrular. Bu çabanın bir parçası olarak, Kral Seti I halefi II.Ramses'in daha sonra Pi-Ramesses adını vereceği yeni bir garnizon şehri inşa eder.
İbranilere ilk atıf, Ramses'in oğullarından biri olan Firavun Merneptah'ın Zafer Stela'sında görülür. Bu anıt MÖ 1207 civarına tarihlenir, bu da Exodus hikayesinin Merneptah'ın saltanatından önceki bir zaman diliminde, muhtemelen MÖ 1280 ila 1220 arasında geçebileceğini doğrular. Exodus'a dair hiçbir kayıt Mısır tabletlerinde bulunmamakta, ancak bu da genelde hanedanlığın yenilgileri kaydetme alışkanlığı olmamasına yorumlanmaktadır. Nitekim, Mısır'daki Sami göçmen işçilere dair bol miktarda kayıt vardır.
Değerli dost, Şalom yazarı Vedat Levent’ten öğrendiğim bilgiye göre de, kuvvetli ihtimallerden biri yeni hanedanın ilk firavunu Ahmoşe’nin kovduğu Hiksoslar’ın biz Yahudiler olma ihtimalidir. Keza, Santorini volkanının da patlaması bu dönemlere tekabül eder.
II.Ramses, Exodus hikayesinin başlıca kötü adamıdır. Yusuf'u tanıyan firavunun aksine, Musa'nın firavunu zalim ve kincidir. Musa ondan İbranileri serbest bırakmasını istediğinde, Firavun köleleri daha çok çalıştırır, günlük bitmiş tuğla kotası aynı kalmasına rağmen, güneşte kurutulmuş çamur tuğlaları yapmak için onlara saman vermez…
Pesah’ta mayasız yiyecekler tüketmenin kökeninde Tanrı’nın büyüklüğü karşısında insanoğlunun kendini Firavun gibi hissetmemesi,egosunu kontrol edip, kabarmaması gerekliliğini hatırlamak vardır. Dünya medeniyetine özgürlük kavramını hediye etmiş en eski bayramlardan biridir.
Dünya medeniyetine ‘özgürlük’ temasını armağan etmiş bir ulusun evlatları olarak,bugün yaşadığımız gerçeklik, bizlere Holokost’tan beri ilk kez belki de hiç unutamayacağımız acılar bırakmaktadır.
Bir yandan kendi toplumundan da artan baskılara rağmen, “Savaşa devam etmekten başka çaremiz yok!” sözleriyle kifayetsiz bir Netanyahu rejimi, bunun yanında yüzlerce insanın ölümü ve dönemeyen rehinelerin gerçeği, öte yanda ise her gün daha da artan bir İsrail kılıflı Yahudi nefreti…
Şüphesiz, içi antisemitizm dolu söylemleri bir yana bırakırsak, aklıselim her insan şu anki duruma tepki gösterip, bu savaşın bir an evvel sona ermesini istemelidir. Nitekim, sivil ölümler arttıkça Gazze halkının da hatırı sayılır bir bölümü Hamas’ın kendi haklarını savunmak bir yana süreci çözümsüzlüğe götürdüğünü görmekte ve protestoları arttırmaktadır. Mevcut aktörlerle çözümün mümkün olmadığı aşikar iken, insanoğlu halen neyi beklemektedir?
Geçtiğimiz haftasonu Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstiklal Caddesi’nde düzenlemek istediği Gazze protesto yürüyüşü güvenlik güçleri tarafından engellenirken, basından öğrendiğimiz kadarıyla 7 Nisan’da Galata Avusturya Aşkenaz Sinagogu’na beş el ateş eden saldırgan yakalanmış.
Bu elim hadise, şükür ki, ölen ve yaralanan olmadan atlatan toplumumuzun tarihine acı bir not olarak düşülmüştür.
Hele ki, saldırganın “Yapacağım tek şey sinagoga saldırıdır, vicdanımı rahatlattım!” sözleri ise eğitimsizliğin acı sonuçlarının göstergesidir.
Dilerim, her siyasi partiden gelen söylemlerde pervasızca telaffuz edilen sözlerin nereye varabileceği bu saldırıyla biraz olsun idrak edilir.
Oy toplamak için antisemitizm, maalesef moda olan ama sürdürebilir bir politika değildir.
Özgürlüğün bayramı Pesah, bizlere baskı altında ezilen toplumların ilelebet bu durumda kalmayacaklarını bilen binlerce hikâyeden biri olarak insanlığın kırılmaz umudunun simgelerinden biridir. Korkuların yerini umudun aldığı, karanlığın aydınlığa kavuştuğu ve herkesin özgür olduğu Pesahlar'ı görebilmek umuduyla.