Eminim, yaşı bana yakın olanlar, bu başlığı; o bilinen tatlı ezgisiyle okumuştur. Ardından da ikinci dizeyi eklemiştir:
“Hep neşeyle doluyor insan!”
Dünyada çocuklarının bayramı olan tek millet, biziz. Çocuk olmanın, masum olmanın, yepyeni olmanın, geleceğe umutla bakmanın en temel noktasıdır bayram sahibi bir çocuk olmak…
Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulusal Egemenlik bilinciyle bileştirdiği bu şahane bayram, ulusal egemenlik fikrinin çocukken içselleştirilmesinin, çocuk neşesi ve coşkusu ile geleceğe taşınmasının en büyük nedenidir. Bu, şahane bir öngörü ve nefis bir şölendir.
Kutlu olsun!
Madem bugün çocuk bayramı, o zaman onlara bir faydamız dokunsun. Onlara bayram armağanı olarak kitaplar alalım. Neler okuyabileceklerini anlamaya, bulmaya çalışalım. Biliyorum, kendim de deneyimliyorum, çok kolay değil ama inanın bana imkânsız da değil… Biz anne babaların, eğitmenlerin ve çocukların neler okuyabilecekleri konusunda fikirlerimizin olması gerçekten çok önemli çünkü bir çocuğun dil bilinci; ancak kitap okursa oluşur, gelişir, olgunlaşır ve zenginleşir.
Size bugün bazı çocuk kitaplarından söz etmek istiyorum: Habib Bektaş’ın ‘Uzun Lafın Kısası’ adlı kitabı, özellikle ilkokul öğrencileri için şahane bir kitap… Türkçedeki bazı deyimlerin daha iyi anlaşılması ve yerinde kullanılması için, onları öyküleştirerek ve resimlerle süsleyerek gençlere sunuyor. Dilimizi doğru kullanma becerisi, küçük yaşlarda başlar. Sözcüklerin anlamını bilmek, onları yerli yerinde kullanmak gibi, dilimizin en büyük hazinesi olan atasözleri ve deyimleri de bilmek, doğru kullanmak o kadar önemli… Bu bilgi ve beceri, bir çocuğu yaşıtlarından bir adım öne çıkaran, ona eğitim hayatı boyunca ayrıcalık katan ve onun ileri yaşta doğru düşünen, doğru konuşan, düşündüklerini doğru ifade eden bir birey olması açısından da çok önemli… Yazarın, ‘Söz Kulağa Yazı Uzağa’ adlı atasözlerini öykülerle anlattığı bir kitabı da var. Bu iki kardeş kitap, dil bilincinin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır bana göre…
Dünyaca bilenen, çocuk edebiyatının temel taşları olan hikayeler; onların hem hayal dünyalarını hem düşünme kabiliyetlerini geliştirmelerinde en büyük yardımcı… Üstelik çocuklar, kitap okurken bu kadar büyük amaçlar peşinde koşmuyorlar. Onların tek derdi hoşça vakit geçirmek veya okul ödevlerini halletmek… Sonuçlar, muhteşem oluyor aslında. ‘Klasiklerle Tanışıyorum’ serisi, edebiyat dünyasının yapıtaşları klasiklerle tanımanın ilk adımı… Tanınmış eserleri, genç okurlarla buluşturuyor, onlara yönelik bir dil, anlatım ve tasarımla klasikleri yeniden yorumluyor. Dağların Kızı Heidi’den, Seksen Günde Devr-i Alem’e kadar birçok farklı eserin yer aldığı bu koleksiyon, çocukların edebiyat dünyasını zenginleştirecek. Bunlar gibi sayısız kitap var raflarda…
Unutmamamız gereken en önemli nokta şu: Her çocuğun okumaktan hoşlanacağı bir kitap, mutlaka vardır. Bence bunu bulabilmenin en güzel yolu, önce onun ilgi alanlarının farkına varmak, onu bu konuda konuşturmak; sonra da onunla bir kitapçıya gidip bu konuyla ilgili bir kitabı bulmasına yardımcı olmak…
Günümüzde hemen her konuda yazılmış kitap bulmak mümkün. Kitapçılarda beğendiğimiz ya da merak ettiğimiz kitapların ön okumasını yapmak son derece normal bir alışkanlık oldu. Belki de buradan başlamak lazım… Tutalım elinden çocuklarımızın, hangi kitabı istersen alalım hatta sana istediğin kadar kitap alalım, diyerek onu yüreklendirelim; aldığımız kitapları önce beraber okuyalım sonra onun kendine bir yol çizmesine yardımcı olalım, yeter!
Eninde sonunda, iyi bir okur olma özelliği kazanırlar.
Düşündüğünü, hissettiğini, hayal ettiğini anlatamayan, yazamayan çocuklar; dünyayı geleceğe taşıyamazlar. Onların hayattaki en büyük yol göstericileri, kitaplar…
Çocuklar, bizim her şeyimiz… Geleceğimiz…
Bir çocuğu büyüten en önemli yapıtaşları, kelimelerdir. Onları kullanan, okuyan, anlayan, yazan, yorumlayan, çeşitlendiren çocuk; yarınların en donanımlı yetişkinlerinden biri olacaktır.