Gençlik, bir toplumun, sosyo-ekonomik gelişmişliği, kültürel zenginliği ve toplumsal gelişimi ve dönüşümü adına, onun hayati ve vazgeçilmez en önemli toplumsal katmanı olsa gerek.
Gençlerin yeteneklerini, potansiyellerini, dinamizmini ve hatta vizyonlarını en iyi şekilde değerlendiren ülkeler geleceğe umutla bakabilen devletlerdir.
Bir ülkenin sürdürülebilir kalkınmasında ve refahının gelişmesi ve yayılmasında gençliğin itici gücü benzersiz bir enerji kaynağı olsa gerek.
Türkiye’deki gençliğin, ülkenin geleceği bağlamında nasıl bir konumda olduğunu gösteren birçok araştırma yapılmakta. Son olarak KONDA tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçları geleceğimiz adına bir hayli düşündürücü ama yol da gösterici aynı zamanda.
Toplum Gönüllüleri Vakfı için KONDA tarafından hazırlanan “Türkiye’de 100 Genç Olsaydı” araştırması, gençlerin son 10 yılda yaşadığı büyük değişimi görmek adına çok önemli bir görevi yerine getirmiş durumda.
“Türkiye’de 100 Genç Olsaydı”, 17-25 yaş aralığındaki gençlerin 2015’ten 2025’e değişimini anlatıyor…
Her şeyden önce bu yaş aralığındaki nüfus, büyük oranda artmamış son on yıl içinde.
2015’te 12,2 milyon olan genç nüfus, 2025’te 12,7 milyon olarak hesaplanmış.
Genç nüfusun eğitim seviyesi ise görünürde bir hayli artmış durumda. On yıl önce, bu gençlerin yüzde 67'si lise üzeri düzeyde eğitimliyken bu oran bugün yüzde 84'e yükselmiş durumda.
Bugün itibariyle, 17-25 yaş arası gençlerin yüzde 10'u köylerde büyümüş. 2015’te bu oran yüzde 25 idi.
Bu kuşağın sosyal medya kullanımı yüzde 83'ten yüzde 98'e çıkmış.
Instagram kullanımı yüzde 39'dan yüzde 92'ye yükselmiş.
İnternetten alışveriş on yıl önce yüzde 34 iken şu anda yüzde 83.
Yaklaşık olarak her 10 gençten 8'i internetten yemek siparişi veriyor.
Gençlerin üçte biri sık sık ve her zaman ailesiyle dışarıda yemek yerken ‘hiçbir zaman’ diyenlerin oranı yüzde 21'den yüzde 6'ya gerilemiş.
Her 5 gençten biri her zaman fast food tükettiğini belirtmiş. Hiçbir zaman diyenler ise yüzde 23'ten yüzde 9'a gerilemiş.
Kültürel etkinliklere katılım on yıl öncesine göre geri düşmüş, yüzde 29'dan yüzde 25'e gerilemiş. Bu gerilemeyi açıklamak zor. Ekonomik neden ilk akla gelen faktör olmalı.
Her dört gençten biri müzeye gidiyor. Ancak bu oran on yılda 5 kat artmış.
Pasaport sahipliği on yıl öncesine göre artmış. Ancak sahiplik hala çok düşük, yüzde 10’dan sadece yüzde 16'ya yükselmiş.
Her üç gençten biri tatilde yurt içinde deniz kıyısına, dağa, yaylaya gidiyor. Hiçbir zaman diyenler yüzde 50’den, yüzde 15'e gerilemiş. Ancak yurt dışına hiç gitmeyenlerin oranı yüzde 78 ile hala çok yüksek. Her dört gençten sadece biri yurt dışını görmüş durumda. Bu oran on sene önce yüzde 12 idi.
Dini farklılıklara hoşgörü son on yılda artmış durumda.
“Damadım/gelinim farklı dinden olabilir” diyenlerin oranı yüzde 58. Bu oran on yıl önce yüzde 31 idi.
“Damadım/gelinim farklı etnik kökenden olabilir” diyenlerin oranı yüzde 50'den yüzde 70'e yükselmiş durumda.
“Kadınlar çalışmak için eşinden izin almalıdır” diyenlerin oranının yüzde 57'den yüzde 22'ye gerilediği görülmekte.
Kendilerini modern olarak tanımlayanların oranı on senede yüzde 42’den 59’a yükselirken, muhafazakâr dindar olduklarını belirtenlerin oranı ise yüzde 20’den 10’a düşmüş durumda.
***
Buraya kadar olan saptamalar; eğitim, modern yaşam, yetersiz de olsa olsa yurt dışı seyahati, öteki’ye hoşgörü ve kimi sosyolojik önyargıları yıkma gibi parametrelerde genelde olumlu bir tablo ortaya çıkarırken, yapılan söz konusu araştırmada, gençlerin genel mutluluk durumu ve gelecek hakkındaki düşünceleri olumsuzluk göstermekte.
Bu yaş kuşağı gençlerde, ‘çok mutsuzum’ ve ‘mutsuzum’ diyenler 2015'te yüzde 9 iken şu anda yüzde 22. ‘Mutluyum’ cevabı verenlerin oranında ciddi bir düşüş var. Yüzde 55’ten yüzde 33’e gerilemiş durumda.
Gençlerin yüzde 79’u özgürlüklerinin kısıtlandığını düşünüyor. Bu oran 2015’te yüzde 60 idi.
Her 10 gençten 8'i parasız kalıp muhtaç olmaktan korkuyor.
Gençlerin sadece yüzde 8'i Türkiye'deki demokrasinin işleyişinden memnun olduğunu belirtiyor.
***
Özetle, gençlerin çok büyük bir bölümü teknolojinin ve toplumsal gelişimlerin tüm nimetlerinden faydalanırken, bunların mutluluklarına bir katkıda bulunmadığı görülmekte.
Başta, genel anlamda gelecek endişesi, ekonomik sorunlar ve özgürlük sorunsalı, gençleri gelecek adına umutsuzluğa ve haliyle mutsuzluğa itiyor.
Atatürk 100 yıl önce gençliğe verdiği önemi şu sözlerle öne çıkarmıştı:
“Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizlersiniz. Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yüceltecek ve yaşatacak sizlersiniz.”
Gençler ülkenin geleceğidir, istikbalidir…
Onların mutsuzluğu, hayal kırıklıkları, gelecek kaygıları ülkenin bekası ve istikbali için son derece önemli olumsuzluklar olarak görülmeli...
Tüm siyasilerin bu araştırmayı incelemeleri ve gençlerin yaşanabilir bir geleceğe ulaşmaları adına kollarını sıvamaları elzem olmalı…