“Biliyorum, şehrinizin caddelerini gezdiğinizde nerede olduğunuzu artık anlayamıyorsunuz. Televizyon seyrederken kullanılan dili tanıyamıyorsunuz. Kendi ülkenizde, kendinizi yabancı hissediyorsunuz. Kendi ülkenizde adeta sürgünde yaşıyorsunuz.
Bildiğiniz, tanıdığınız ülkeden eser kalmadığını görüyorsunuz. Ülkenizin artık Jeanne D’arc’ın, 14. Louis’nin, Napoléon Bonaparte’ın, Voltaire’in, Jean Jacques Rousseu’nun, Lavoisier’nin Jean Gabin’in, Alain Delon’un, Brigitte Bardot’nun ülkesinin olmadığını görüyorsunuz.
Ülkenizi terk etmediniz ama sanki ülkenizin sizi terk ettiğini düşünüyorsunuz. Edindiğiniz bu izlenimden utandığınızı görüyorsunuz ama bunu çevrenize duyurmaya başladığınızda aslında onların da sizin gibi düşündüğünü görüyorsunuz artık.
Sevgili yoldaşlarım, Fransa’nın artık eski Fransa olmadığını artık herkes anlamaya başladı…”
Bu sözler, önümüzdeki nisan ayında Fransa’da yapılacak seçimlerde devlet başkanlığına adaylığını koyan, aşırı sağcı fikirleriyle bilinen gazeteci yazar Eric Zemmour’a ait. Adaylık ilanıyla birlikte yayınladığı video görüntüleri eşliğindeki çarpıcı ve etkili konuşmasında Fransa’yı ve dolayısıyla Avrupa’yı ‘uyandırmayı’ amaçladığını, ülkesinin kaderini terse çevireceğini ilan ediyor. Zemmour’un bütün derdi, ülkesini değiştirdiğine inandığı ve çoğunluğunu Kuzey Afrikalı Müslümanların oluşturduğu göçmenlerle alakalı. Onların Fransa’nın genetiğini değiştirdiğine ve Fransa aşırı sağının siyaset biliminde yerleştirdiği ‘başkasının yerine gelme’ teorisini temel alarak, Fransa’yı İslam kültürünün ele geçireceğine inanıyor çoğu aşırı sağcı düşünür ve siyasiler gibi. Bu nedenle artık göçmenlere ve kültürlerini yaymalarına dur demenin vakti geldiğini haykırırken, söylemleri, ötekileştirici ve ırkçı bir tonlamayla onları hedef alıyor.
‘Sıfır göç’ün, siyasetinin en büyük hedefi olduğunu belirterek yeni göçmenlere sınırları kapatacağını ve hatta halen Fransız vatandaşı olan kimi göçmenlere de vatandaşlık bağlamında kısıtlamalar getireceğini söylüyor.
Aslında bu tür siyasi düşünce, Fransa aşırı sağı için yeni bir gelişme değil zira bu düşüncelerin çoğu, uzun yıllardır aşırı sağcı Le Pen tarafından hep dile getirilen sözleri içeriyor. Lakin Eric Zemmour, aşırı sağın yıllardır dile getirdiği, göçmenlerin, ülkenin sorunlarını ağırlaştırdığına dair ayırımcı teorilerini, yazarlığından ileri gelen bir kabiliyetle son derece etkili sözler ve görüntülerle işliyor. Konuşmasında değindiği gibi birçok Fransız’ın dile getirmekte cesaret edemediği düşünceleri en yalın halde ortaya döküyor ve bu nedenle kısa zamanda büyük kitleleri kendisine çekiyor.
Seçimlere katılmak için kurduğu partisi, ‘Reconquete’- tekrar ele geçirme- ismini, Ortaçağ’da İber Yarımadasında Müslümanların işgal ettiği toprakları geri almak için harekete geçen Hıristiyan krallıkların mücadele dönemine verdikleri ‘Reconquista’ sözcüğünden alıyor. Çok tartışmalı, hatta giderek sakıncalı bir paralellik çizerek, ülkesinin bugün İslam tarafından işgal edildiği izlenimini Fransızların aklına yerleştirmek istiyor. Bu bağlamda Müslüman vatandaşlarına çağrıda bulunup, “Bizim kardeşimiz olmak isteyen Müslümanlara elimizi uzatıyoruz. Onlara asimile olmayı teklif ediyorum” diyor.
Zemmour bununla da kalmayıp, ülkesinin Avrupa Birliği’nden çıkması gerektiğini ve Fransa’nın tarihi büyük askeri, ekonomik ve kültürel birikimiyle bağımsız olarak tek başına lider olabilecek bir konumda olduğunun altını çiziyor. Bununla da yetinmeyip NATO’nun askeri kanadından çekilmeyi vadediyor.
***
Cezayirli göçmen Yahudi bir aileden gelen Eric Zemmour’un Fransız Yahudiliğine bakışı ise öncesi pek görülmemiş derecede normlara aykırı bir seyir izliyor. Dindar olmamakla birlikte gelenekselci bir Yahudi karakteri çizen Zemmour’un, kimi tarihi olaylarla ilgili yaptığı yorumlar Fransız Yahudileri tarafından şiddetle eleştiriliyor.
Örneğin, 19. yüzyıl Fransa’sının tarihi antisemit devlet müdahalesinin simgesi olan Dreyfüs Olayı ile ilgili, “Dreyfüs’ün suçsuz olduğunu kim söyleyebilir ki” sözleri büyük bir infial yaratmıştı. Ajanlıkla suçlandıktan ve rütbeleri söküldükten yıllar sonra, bir komploya kurban gittiğinin anlaşılması üzerine tüm hakları kendisine geri verilen Yahudi asıllı Yüzbaşı Dreyfüs için Fransa Devleti’nin bile resmi olarak özür dilediği göz önüne alındığında Zemmour’un eski antisemit iklimi çağrıştırması büyük bir şok yaratmış ve Fransa Hahambaşısı Haim Korsia onun için, “Kesinlikle antisemit biri” diyecek kadar Zemmour’un tuhaf durumunu masaya yatırmıştı.
Böylelikle, “Antisemit bir Yahudi” sözü Zemmour sayesinde siyaset ve sosyoloji diline girmiş oluyordu.
Eric Zemmour bununla da yetinmeyip, Naziler ile iş birliği yapıp 70 bin Fransız Yahudi’sini Almanlara teslim edip ölüm kamplarında katledilmesinde aracılık eden dönemin Vichy hükümetini de temize çıkarmaya çalışacak, aslında hükümetin, Fransa doğumlu Yahudileri korumak adına ‘yabancı Yahudileri’ Nazilere teslim ettiğini ileri sürecek kadar etik değerleri altüst edecek, tarihi çarpıtmanın en alasını yapacaktı.
Zemmour nefret ettiği ve antisemitlerin kullandığı terminolojiyle hedef aldığı Fransız Yahudileri Jacques Attali ve Bernard Henri Lévy’yi ‘vatan haini’ ilan edecek kadar ileriye gidecekti.
Lévy, Zemmour için “Antisemitleri sevindirecek ne kadar Yahudi karşıtı söz varsa onları kullanıyor ama O, uçmakta olan bir balon ve yakında patlayacak” dese bile Fransa solu ve merkez sağı Eric Zemmour’u her geçen gün daha fazla ciddiye alıyor. Zira, tarihte de görüldüğü üzere, sıkıntıda olan milletler kimi popülist ve giderek faşizan karaktere ulaşan liderlerin yönlendirmesi ile seçtikleri bir günah keçisini yok etmek için hiçbir engel tanımıyor.
Kimi Fransızlar Zemmour için “Bizim Trump’ımız” diyor.
Hayır, Trump onun yanında melek sayılır.
Tehlike yakınken önlem almak gerekiyor.